5 Nisan 2009 Pazar

TRABZON








TARİHİ
Fatih Sultan Mehmet tarafından 1453 yılında İstanbul'un fethedilip Bizans imparatorluğunun yıkılarak Osmanlı İmparatorluğu'nun yaratılması ile doğu sınırlarının da güvence altına alınması açısından zorunlu bulunan Trabzon'un fethi için gerekli hazırlıklar yapılarak donanma ve kara ordusu Trabzon'a hareket etmiştir. 1461 yılında, bizzat Fatih'in komuta ettiği ordu tarafından kuşatılan Komnenos Krallığı'nın başkenti Trabzon, kuşatmaya uzun süre dayanamayarak teslim oldu ve böylece Türklerin egemenliği altına girdi.

Trabzon'u da ele geçirerek Osmanlı İmparatorluğuna katan Fatih, birkaç gün şehirde kaldıktan sonra Gelibolu Sancak Beyi Kazım Bey'i Trabzon valiliğine atayarak kentten ayrıldı. Bir süre müstakil sancak olarak idare edilen Trabzon II. Bayezid'in oğlu Ahmet'in sancakbeyi olarak atanmasından sonra "şehzade şehri" unvanını da kazanmış oldu.

1487 yılında Yavuz Sultan Selim'in vali olarak atanmasıyla birlikte kentte imar faaliyetleri de hız kazandı ve 1515'de annesi Gülbahar Hatun adına Hatuniye Camii ve külliyesi yapıldı. Osmanlı İmparatorluğunu hemen her açıdan zirveye taşıyan, batılılarca da "Muhteşem Süleyman" olarak adlandırılan Kanuni Sultan Süleyman 1495'de Trabzon'da doğdu. 15 yaşına kadar çocukluğunu Trabzon'da geçiren ve ilk eğitimini burada alan Kanuni'nin padişah olmasından sonra Batum ile birleştirilen Trabzon bir eyalet merkezi haline getirildi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin 81 ilinden biri olan Trabzon, Doğu Karadeniz bölgesinde yer almakta ve 4.685 km2'lik yüzölçümüyle ülke topraklarının % 0,6'sını oluşturmaktadır.
Doğudan Rize, batıdan Giresun, güneyden Gümüşhane ve Bayburt illeriyle çevrili olan Trabzon'un kuzeyinde Karadeniz yeralmaktadır. Arazisinin % 77'si dağlarla, % 33'ü ise platolarla kaplıdır. İl topraklarının güneyinde uzanan dağlar, vadilerle yarılmış sırtlar halinde Karadeniz kıyısına kadar ulaşmakta ve yer yer ikibin metreyi de aşmaktadır. Yeraltı kaynakları açısından oldukça zengin bir konuma sahip Trabzon'da 17. yüzyıldan bugüne yerli ve yabancı şirketler tarafından işletilmiş veya işletilmekte olan birçok maden mevcuttur.
19. yüzyılın ortalarında uzun yıllar Anadolu'da arkeolojik inceleme ve araştırmalar yapan ünlü Fransız bilim adamı Charles Texier'e göre Trabzon kentinin kuruluşu M.Ö. ikibin yılına kadar dayanmaktadır. Kentin adına ilk kez, Yunanlı filozof ve tarihçi Ksenophon'un "Anabasis" adlı eserinde "Trapezos" olarak rastlanılmaktadır.

Tarihçilerce M.Ö. ikibinli yıllarda kurulduğu varsayılan Trabzon'dan sözeden ilk yazılı kaynak M.Ö. IV. yüzyılda yazılan Ksenophon'un Anabasis adlı eseridir. Ksenophon eserinde Trabzon'dan bahsederken, burada Kolkhlar, Makronlar ve Driller gibi birçok yerli kavimden sözetmektedir ki, son yıllarda yapılan araştırmalar bunların Turanî kavimler olduğunu ortaya koymaktadır. Yine son yıllarda yapılan araştırmalar; iskâna açıldığı tarihlerden itibaren Kimmerler, İskitler, Bunturki ve Kıpçaklar, Halaçlar, Afşarlar ve Yazgurlar gibi Türk veya Türklerle akrabalığı sözkonusu olan toplulukların bölgeye gelip yerleştiklerini belirtmekte ve bölgedeki izleri üzerinde ciddi kanıtlar ileri sürmektedir.

Trabzon, M.Ö. VII. yüzyılda Kafkasya'dan gelen Kimmerler'in istilasına uğramış ve kent yağma edilmişse de Kimmerler'in egemenliği uzun sürmemiş, Anadolu'ya egemen olma planları yapan Medlerin Perslere yenik düşmesi üzerine bu coğrafya tamamen Perslerin kontrolüne geçmiştir. Pers kralı I: Dareios'un Perslileştirme politikası çerçevesinde yerleşim birimleri oluşturulmuş ve Trabzon da "Pontos Kapadokyası" adlı büyük satraplığın (valilik) içinde yeralmıştır. Ancak Makedonya kralı İskenderin'in Anadoludaki nüfuzunun

artması ile
Trabzon'daki Pers üstünlüğü sona erdi ise de, İskender'in ölümü üzerine meydana gelen kargaşadan yararlanan Pers soylusu Mithradates tarafından M.Ö. III. yüzyılda, merkezi Çankırı yakınlarında bulunan Pontos devleti kurulmuş ve bir süre sonra Trabzon da Pontos Krallığının egemenliği altına girmiştir.

Fakat Pontos Krallığı'nın bu bölgedeki egemenliği de uzun sürmedi. Nitekim M.Ö. 86 yıllarında başlayıp 66 yılında Mithradates ordusunun, Romalı komutan Pompesius'un ordusuna Kelkit vadisinde kesin bir yenilgiye uğramasıyla bölge Romalıların kontrolü altına girdi.
Tarihi-Turistik Yerler
Roma İmparatorluğu ve Osmanlı döneminde eyalet merkezi olmuş, Ortaçağ'da bir Rum imparatorluğuna başkentlik yapmış kent doğal güzelliklerinin yanısıra pek çok tarihi yapıyı barındırmaktadır. Bunların en önemlileri:

Manastırlar: Sümela Manastırı, Ayasofya müzesi,Kaymaklı Manastırı(Amenapırgiç Ermeni Kilisesi), Kızlar (Panagia Theoskepastos) Manastırı, Gregorios Peristera (Hızır İlyas)Manastırı, Kızlar (Panagia Kerameste) Manastırı, Vazelon Manastırı,
Hagaios Savas (Maşatlık) Kaya Kiliseleri,
Kiliseler ve Camiler: Hagia Anna (Küçük Ayvasil), Sotha (St. John)K, Hagios Theodoros, Hagios Konstantinos, Hagios Khristophoras, Hagios Kiryaki, Santa Maria, Hagios Mikhail, Panagia Tzita, Fatih (Panagia Khrysokephalos), Yeni Cuma (Hagios Eugenios), Nakip (Hagios Andreas Kilisesi), Hüsnü Köktuğ (Hagios Eleutherios), İskender Paşa Camii, Semerciler, Çarşı Camii, Gülbahar Hatun Camii, Trabzon valiliği ve Valievi.
Konaklar: [Atatürk Köşkü] Memiş Ağa Konağı (Sürmene), Çakıroğlu İsmail Ağa Konağı (Of), Çakıroğlu Hasan Ağa Konağı, Sarımollaoğlu Topal Mustafa Evi (Araklı)
Mustafa Arslan Junior, Heykel
İklim ve Bitki Örtüsü

İlde Karadeniz iklimi hüküm sürer. Yazları serin ve kışları ılık, her mevsim yağışlı geçer. Güneye dağlık bölgeye varıldıkça iklim sertleşir. Kıyıda yağmur olarak görülen yağış yüksek yerlerde kar şekline dönüşür. Senelik yağış miktarı 730 mm ile 1680 mm arasında değişir. Merkez ilçede senede ortalama 3 gün kar yağar ve 7 günü karla örtülü kalır. Senenin 140 günü yağışlı geçer. Şimdiye kadar en soğuk -7,4°C(9 Şubat 1929) ve en sıcak 38,2°C (20 Ağustos 1941) tespit edilmiştir.

Bol yağış alan Trabzon’da gür bir bitki örtüsü vardır. Ormanlara 2300 m yüksekliğe kadar rastlanır. İlin doğusunda geniş çay bahçeleri bulunur. İl topraklarının % 45’i orman, % 33’ü ekili-dikili alanlar ve geri kalanı çayır ve mer’alardan ibârettir.
İLİN İDARİ DURUMU

On yedi ilçeye sahip olan Trabzon'un, dokuz ilçesi 114 Km.lik sahil şeridinde sıralanmıştır. Bunlar Batıdan doğu istikametine doğru Beşikdüzü, Vakfıkebir, Çarşıbaşı, Akçaabat, Yomra, Arsin, Araklı, Sürmene ve Of ilçeleridir. Tonya, Şalpazarı, Düzköy, Maçka, Köprübaşı, Dernek pazarı, Hayrat ve Çaykara ilçeleri sahilden içeridedir. Beşikdüzü ve Şalpazarı 1988, Çarşıbaşı, Düzköy, Köprübaşı, Dernekpazarı ve Hayrat 1990 yılında ilçe olmuşlardır.

66 belediyesi bulunan Trabzon'un, genellikle engebeli bir arazi üzerinde dağınık yerleşim gösteren 497 köyü vardır.


NÜFUS DURUMU
İlin nüfusu 1990 nüfus sayımına göre aşağıdaki şekilde bir dağılım izlemektedir. Nüfus Dağılımı Toplam Nüfus Toplam Nüfusda
Toplam Nüfus 795.849 %100
Şehrin Nüfusu 303.612 % 38
Köylerin Nüfusu 492.237 % 62
Erkekler 386.642 % 49
Kadınlar 409.207 % 51

TRABZON’UN İLÇELERİ



Trabzon ilinin ilçeleri; Akçaabat, Araklı, Arsin, Beşikdözü, Çarşıbaşı, Çaykara, Dernekpazarı, Düzköy, Hayrat, Köprübaşı, Maçka, Of, Sürmene, Şalpazarı, Tonya, Vakfıkebir ve Yomra'dır.



Akçaabat : Trabzon'un 13 km batısında ve deniz kenarında kurulmuş bir ilçedir. Tabii plajları ile ilin önemli kıyı ilçelerinden birisidir. Mersin Köyü ve Akçakale kamping alanlarının yanı sıra Sera Gölü önemli turistik yerlerden biridir.



Çaykara : Trabzon'un güney doğusunda ve 76 km mesafede bulunan ilçe Uzungöl Turizm Merkezi ile ünlüdür.



Maçka : Trabzon-Gümüşhane karayolu üzerinde Trabzon'a 30 km uzaklıkta doğal güzellikleri yanı sıra Altındere Milli Parkı'nın ve Sumela Manastırı'nın bulunduğu turistik bir ilçedir.



Düzköy : Trabzon'a 40 km mesafede bulunan ilçe Çalköy Mağarasıyla turistik bir ilçe konumundadır.

2 Nisan 2009 Perşembe

İZMİR

Türkiye'nin üçüncü büyük metropolü olan fuarlar ve kongreler merkezi İzmir, ticaret ve sanayi ile bütünleşmiş çağdaş bir liman kentidir. Nüfusu 2007 sayımına göre 2.606.294'tür. Bunun 1.297.119'u erkek, 1.309.175'i kadındır.2008 nüfus sayımıa göre ise 3,739,353'tür. Adı İzmir'den dahil yunan hapis:(εἰς Σμύρνην --> εἰς Σμύρ|νην --> εἰςσμυρ(ismir))

İzmir'in batısında renkli denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır. Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma İmparatorluk devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu. Bu maksatla da bu şehre "Güzel İzmir", "Eski İzmir" ve la Perle de l'Ionie (İyonya'nın İncisi) deniyordu. Tarihten beri bu tanımlarla yıllar sonra şehrin sıfatı hâline gelmiştir.

İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Ilıman bir iklime sahip olup, yazında denizden gelen taze bir serinlik güneşin sıcaklığını alıp götürmektedir. Sahil boyunca palmiye ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı Mersin Limanı'ndan sonra Türkiye'nin ikinci büyük limanıdır. Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir, Uluslararası Sanat Festivalleri ve İzmir Enternasyonal Fuarı ile de önemli bir yer tutar.

Konu başlıkları [gizle]
1 İzmir sözünün kökeni
2 İzmir kentinin tarihi
2.1 Neolitik-Tunç Çağları ( M.Ö. 6500-1050) Açıklama
2.2 Demir Çağı (M.Ö.)
2.3 Parlak Dönem (M.Ö. 650-545)
2.4 Gerileme Dönemi (M.Ö. 500-300)
2.5 Roma İmparatorluğu dönemi (M.Ö. 333-M.S. 395)
2.6 Bizans İmparatorluğu dönemi
2.7 Osmanlı İmparatorluğu dönemi
3 Nüfus
4 Ulaşım
5 Eğitim
6 Fuar
7 İzmir'de spor
7.1 Spor tesisleri
7.2 Spor kulüpleri
8 İzmir Büyükşehir Belediyesi eğlence ve dinlenme tesisleri
9 İzmir'deki Otobanlar ve Karayollar
10 Kardeş Kentler
11 Ayrıca bakınız
12 Kaynakça
12.1 Dış bağliftantılar



İzmir sözünün kökeni [değiştir]İzmir kelimesi eski İon lehçesinde Smurne, Attika (Atina) lehçesinde ise Smyrna diye yazılırdı.

Bugünkü Hellenler bu kentin adını Smirni biçiminde telaffuz etmekte, Gerçi son yıllarda Antik Efes kenti civarında da bu adla anılan bir köy yerleşimi izlerine rastlanmıştır. Olasılıkla İzmir'den Efes'e giden bir kısım Amazon kraliçelerinin adını yerleştikleri köye de koydukları düşünülmektedir ki bununla ilgili bilgilere eski Yunanistan'daki kaynaklarda da rastlanmaktadır.

Ancak Smyrna sözcüğü Yunanca değildir, Ege Bölgesindeki birçok yerleşim adı gibi Anadolu kökenlidir. M.Ö. 2. binin başlarına ait Kayseri Kültece yerleşiminde ele geçen bazı tablet metinlerinde Tismurna adına rastlanmaktadır. Tismurna'daki `ti' bir ön ek olup büyük olasılıkla bir kişi ya da bir yer adını belirtmektedir. Bundan da Hellenler ya da Bayraklı höyüğünü mesken tutanların bu ön eki atıp kente 'Smyrna' demişlerdir. Kentin adı olasılıkla M.Ö. 300 ile M.Ö. 1800 yılları arasında Smurnu olarak anılıyordu.SMYRNA sadece amazon kadınlarının yaşadığı bir kentti.Ve erkek gibi savaşmalarıyla ünlülerdi.


İzmir kentinin tarihi [değiştir]Eski İzmir kenti (Smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. Son yüzyıllar boyunca Meles Çayı'nın ve Sipylos Dağı (Yamanlar Dağı)'ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü.

Şimdi Tepekule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde Tekel Müdürlüğü'nün İzmir Şarap ve Bira Fabrikası'na ait numune bağı bulunmaktadır. 1955'ten beri yoğun gecekondu bölgesi olan bu çevrede İzmir'deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen İzmir Höyüğü bulunur. Buradaki ilk kazılarda Türk Tarih Kurumu ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü"nün katkıları büyük olmuştur.

Batı Anadolu kıyılarındaki ilk yerleşimler -ki bunlar Troya Savaşlarından sonra kurulan Aiol, İon ve Dor kökenlidir- genelde küçük yarımadalar üzerinde kurulmuştur. Bunlar, Çandarlı (Pitanes), Foça (Phokaia), İzmir (Smyrna), Kilizman (Klazomenai), Milet ve İasos gibi yerleşimlerdir. Bunun nedeni yerleşim yerlerini kuran ve oturan insanların daha çok Hellenli ve den olmalarıdır. Böylece yarımada yerleşikleri hem iki limana sahiptiler, hem de kara denizden gelecek saldırılara karşı güvence içindeydiler. Elverişsiz havalarda limanlardan biri uygun olmadığı takdirde gemiciler diğer limanı kullanma şansına sahiplerdi. Bayraklı Höyüğü körfezin kuzeydoğu köşesinde, kuzeyine sarp kayalı Yamanlar Dağı'nı da alarak karadan gelecek saldırılara karşı rahat bir konumdaydı. Güneyi imbata açıktı. Eski İzmir yerleşimi yaklaşık 3000 yıl boyunca bu yarımada üzerinde ver aldı. M.Ö. 4. yüzyılın ikinci yarısında büyük nüfus artışı yüzünden bugünkü Kadifekale (Pagos) eteklerine taşındı.



Konak üstgeçit
Neolitik-Tunç Çağları ( M.Ö. 6500-1050) Açıklama [değiştir]En eski İzmir'in yerleşimi Bornova ilçesindeki Yeşilova Höyüğü'nde 2005 yılında yapılan kazılarda keşfedilmiş, İzmir kenti tarihinde bilinenden 3 bin yıldan daha eskiye M.Ö. 6500 yıllarına kadar gidilmiştir.Yeşilova buluntuları İzmir'deki ilk yerleşimin Neolitik Çağda Bornova Ovası'nda başladığını , yerleşim sayısının Kalkolitik ve Tunç Çağlar süresince artarak devam ettiğini göstermiştir.

Symrna kazılarından elde edilen bilgiler ışığında Tunç Çağ evlerini höyüğün en üst düzeyinde denizden 3 ile 5 metre yukarıdaki kayalar üzerine oturtmuşlardır. Bu yerleşme Eski Tunç Çağı dönemine aittir. Bulunan çanak ve çömlekler Troya dönemi ve kültürüyle (M.Ö.3000-2500) benzerlikler göstermektedir. Birinci yerleşim tabakasının üstünde Orta Tunç Çağı dönemi yer alıyordu. Burada bulunan keramik eserler Troya II kentinde ortaya konulan sanatsal eserlerle hemen hemen özdeştir (M.Ö. 2500-2000). Üçüncü yerleşme katı Troya VI ve Hitit dönemi ile çağdaştır (M.Ö.1800-1ü50). Bu katta elde edilen büyük ve sağlam bir vazo, Afyon ve Uşak kentlerinin güneyindeki Beyce Sultan kazılarında elde edilen kapların çeşidindendir. Ayrıca birçok kap biçimi Orta Anadolu ile olduğu ölçüde Troya VI kap kaçağı ile de benzerlikler taşımaktadır. Bundan başka yine Troya VI'da gün ışığına çıkan `Minyas' tipi vazolar Bayraklı'da da ele geçmiş, bir de 4-5 Myken seramik parçasına rastlanmıştır. Açılan sondajlar küçük olduğundan evler hakkında geniş bilgi elde edilememiştir. Tunç Çağı'nda İzmir `de yaşayan yerli halkın dili konusunda herhangi bir fikir elde edilmesi mümkün olmamıştır. `Minyas' türü keramiğin ele geçmesi birçok Anadolu kentinde olduğu gibi, burada da 2. Binde Akalılâra (Achaioi: Myken) ait bir ticaret kolonisinin bulunduğuna ilişkin ipuçları verebilir.


Demir Çağı (M.Ö.) :Hititler Çağı'nda {M,Ö. 1800-1200) Anadolu'da yazı kullanılıyordu ve bundan ötürü o dönemde tarih çağına ulaşılmış bulunuluyordu. Ancak M.Ö. 1200'lerde Troya Vll ve Hititler başkenti Hattuşaş'ın Balkanlardan gelen kavimlerce yıkılmasından sonra Orta ve Batı Anadolu yeniden yazısız ve karanlık bir çağa, Demir Çağı'na girdi. Demir Çağı, Anadolu'da yazının yeniden kullanılması ile Frigya Krallığı'nda M.Ö.730, geri kalan Orta ve Batı Anadolu'da ise M.Ö. 650 yıllarına kadar sürmüştür,

Kazılarda fazla miktarda çıkarılan keramik ürünlerden anlaşıldığına göre, Demir Çağı boyunca Eski İzmir'de Hellas'tan göç eden, Aiolller ve İonlar yaşıyordu. Yarımadada yerli halkın yaşadığına dair herhangi bir bulguya ise rastlanmamıştır. Bayraklı Höyüğü'nün M.Ö. 1050 yıllarında kurulmaya başlayan yerleşmesinin Hellas kökenli olduğu anlaşılmaktadır.

400 yıl devam eden bu ilkel dönem boyunca başlıca beş yerleşme katı saptanmıştır. Bunlar :

1. Aiol yerleşmesi (M.Ö. 1050-M.Ö.1000)
2. Erken, Orta ve Geç Protogeometrik yerleşme (M.Ö. 1000-M.Ö. 875)
3. Erken ve Orta Geometrik yerleşme (M.Ö. 875- M.Ö. 750)
4. Geç Geometrik yerleşme (M.Ö. 750-M.Ö. 675)
5. Subgeometrik yerleşme (M.Ö. 675-M.Ö. 650)
Söz konusu beş tabaka denizden 6,40 metre yükseklikte başlamakta ve 9,50 metrede son bularak 3 metre kalınlığında bir tabaka oluşturmaktadır. Kazılarda elde edilen Aiol keramiği Submyken orijinlidir. Protogeometrik ve Geometrik stildeki kap-kaçak ise genelde Attika vazoculuğunun bir devamıdır diyebiliriz.


İzmir Kordonboyu'ndan Bir GörünümDemir Çağı boyunca İzmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi. Gün yüzüne çıkarılan en eski ev M.Ö. 925 ile M.Ö. 900'e tarihlenmektedir. İyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45 x 4 m.) duvarları kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı. Erken Geometrik dönemden itibaren (M.Ö. 875'ler) bu tek odalı evler at nalı biçimli bir avlunun üç bir yanını çevirmekte idiler.

Eski İzmir'liler kentlerini M.Ö. 850'lerde kerpiçten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar. Bu tarihten itibaren Eski İzmir'in bir kent devlet kimliği kazanmış olduğu söylenebilir. Kenti 'Basileus' adı verilen bir beyin idare ettiği olasıdır. Göçleri gerçekleştirenler ve kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu. Kent duvarları içinde yaşayan nüfus olasılıkla bin kişi civarındaydı. Geç Geometrik ve Subgeometrik seramikle açıklanan dönemde (M.Ö.750-650) ise yarımadanın nüfusu daha kalabalık olup belki de 1500 kişiyi aşıyordu. Kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civar köylerde yaşıyordu. Bu köylerde, bu çağdaki Eski İzmir'in tarlaları, zeytin ağaçları, bağları, çömlekçi ve taşçı işlikleri yer alıyordu. Geçimi tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu.

Kentin en önemli kutsal yapısı Athena Tapınağı idi. Bu tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı M.Ö. 725-700 yılları arasına tarihlenmektedir. Daha önceki dört dönemde (M.Ö. 1050- 750), büyük bit olasılıkla yine Tanrıça Athena'ya tapınılıyordu, ancak o tarihlerde kadın tanrıçanın heykeli herhalde küçük bir niş (naiskos) içinde bulunuyordu. Bilindiği gibi Homeros'un destanı İlias, Aiol ve İon lehçelerinin karışık olduğu bir dille yazılmıştır. Bu nedenle dünya tarihinin bu çok önemli destansı yapıtı büyük olasılıkla bu iki lehçenin konuşulduğu sınır bölgesi olan İzmir'de oluşturulmuştur. Nitekim Hellenistik dönem İzmirlileri Homeros için 'Homeraion' adlı bir yapı inşa etmişlerdir.


Parlak Dönem (M.Ö. 650-545) :
İzmir, Konak'ta Türk FırkateyniEski İzmir'in parlak dönemi M.Ö. 650-545 yılları arasına denk düşer. Yaklaşık yüz yıl süren bu süre, bütün İyon uygarlığının en güçlü dönemini oluşturur. Bu dönemde Miletos'un liderliğinde Mısır'da, Suriye ve Lübnan'ın yavuz kentiBatı kıyılarında, Propontis'te (Marmara Bölgesi), Pontus'ta (Karadeniz) koloniler kurulur ve Doğu Hellen dünyası kıta Yunanistan ile rekabet ederek birçok alanda ve konuda onun yerini almaya başlamıştır. Bu dönemde İzmir'in tarımcılıkla yetinmeyip Akdeniz ticaretine de ortak olduğunu görmekteyiz. Bu dönem katlarında bulunan Fenike kökenli eserler, Kıbrıs kökenli heykel ve heykelcikler, Ön Asya ya da Akdeniz orijinli fayans figürcükler bu uluslararası ticaretin günümüze kalmış eserleridir.

Parlak dönemin İzmir'deki önemli belirtilerinden biri M.Ö. 650'den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır. Kadın tanrıça Athena'ya sunulan armağanların birçoğunda sunu yazıtları bulunmaktadır. Kent halkının sayısı fazla olmasa da bir bölümü okuryazardır. Kazılarda ortaya çıkarılan Athena Tapınağı (M.Ö. 640-580), Doğu Hellen dünyasının en eski mimarlık eseridir. En eski ve en güzel sütun başlıkları şu ana kadar İzmir'de bulunmuştur. Samos, Milet, Efes, Erythrai ve Phokaia'da çıkarılan sütun başlıkları M.Ö. 6. Yüzyılın ikinci yarısından (M.Ö. 575-550) tarihinden önce değildir. Helken sanatının en özgün mimarlık öğeleri olan Aiol ve İon türü başlıklar ile İon ve Lesbos biçimi kymationlar (yaprak ya da yumurta şekilli mimarlık süslemesi) doğuşlarını Eski Izmir de gün ışığına çıkan ve büyük ölçüde Anadolu Hitit sanatından esinlenmiş olan bu başlıklara borçludurlar

Hellen Dünyasının çok odalı ev tipinin en eski örneği Eski İzmir de bulunmuştur. Gerçekten M.Ö. 7. Yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan iki katlı, beş odalı, ön avlulu çifte megaron, Hellenlerin bugün için bilinen, bir çatı altındaki en eski çok odalı evdir. Ondan önceki Yunan evleri yan yana dizilmiş megaronlardan oluşuyordu. Eski İzmir'in cadde ve sokakları daha 7. yy'ın ikinci yarısında ızgara planlı idi, caddeler ve sokaklar kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanıyor, evler genellikle güneye bakıyordu .

İlerde M.Ö.5. yüzyılda Hippodamos tipi adını alacak olan bu kent planı özünde Yakın doğuda çoktan biliniyordu. Bayraklı şehir planı bu tür kent dokusunun Batı dünyasındaki en erken örneğidir. İon uygarlığının en eski parke döşeli yolu Eski İzmir'de gün ışığına çıkarılmıştır.

Hellen dünyasının en eski sivil mimarlık eseri Eski İzmir'de 7. Yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan güzel taş çeşmedir. Bir zamanlar Yamanlar Dağı üzerinde yükselen Tantalos mezarı, tholos biçimli anıtsal mezarların güzel bir temsilcisidir. Tantalos tümülüsünün mezar odası adı geçen çeşmenin planında idi ve onun gibi Isopata tipi adını taşıyan yapı türünde idi, yani planı dörtgendi ve üstü bindirme tekniğindeki bir tonozla örtülü bulunuyordu. Tantalos mezarı adı ile anılan bu anıtsal eser Eski İzmir'de MÖ.520-580 tarihlerinde yönetimi elinde tutan basileusun ya da tyranın mezarı olmalıdır.

Eski İzmir'de, çömlekçi işlikleri, arkeoloji literatüründe "Oryantalizan" ya da "Friz Stili" adı ile anılan seramik türünün güzel örneklerini üretiyor, taşçı ustaları mimarlık eserlerinden başka anıtsal boyda heykeller ve heykelcikler yontuyor ve bütün bu sanat yaratılarının bir bölümü dış pazarlara sürülüyordu.

Bilindiği gibi M.Ö. 6. Yüzyılın ilk yarısında o zamanki antik dünyanın kültür merkezi Batı Anadolu idi. Özellikle Milet'de tarihte ilk defa batıl inançlardan ve her çeşit din etkisinden kurtulmuş, özgür düşünceye dayalı bilimsel araştırmalar başlamıştı. Doğu dünyasının zengin bilgi ve deneyim hazinelerinden yararlanarak ve özellikle özgür düşünce yöntemiyle Thales, Anaksimenes ve Anaksimandros gibi doğa filozofları' bugünkü Batı uygarlığının temellerini atmışlardı. Thales dünyada ilk defa bir doğa olayını, M.Ö. 28 Mayıs 585 tarihinde olagelen güneş tutulmasını oluşundan önce hesaplamıştır. Böylece kültür ve bilim alanında tarihin başlangıcından beri 2500 yıl boyunca Mezopotamya ve Mısır'ın elinde olan önderlik, Batı Anadolu'ya geçmiştir. Batı Anadolu bu önderliğini İranlıların Anadolu'yu işgal ettikleri 545 yılına değin korumuştur. Ancak İran işgali ile filozoflar, bilim adamları ve sanatçılar Atina'ya göç edince kültür ve ilim alanındaki önderlik Atina'ya geçmiştir.

Milet, Efes, Samos gibi İzmir de 6. Yüzyılın başlarında büyük olasılıkla düşünce ve bilim alanında önde gelen kentlerden biriydi. Ancak Eski İzmir M.Ö. 640-545 tarihlerinde döneminin en ileri kültür merkezlerinden biri olduğu halde daha sonraları önemini yitirdiği için, çalışmalarda eskisi hızını kaybetmişti. Eski İzmir'in edebiyat, şiir, tarih, felsefe ve bilim konularında ne düzeyde olduğu hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. Mimarlık konusunda ise önemli bir merkezdi.

Herodotos, Eski İzmir'i Lidya kralı Alyattes'in aldığından bahseder. Kazılarda da bu olay M.Ö. 500 sıralarına tarihlenir. Kent ve Athena tapınağı tahrip olsa da İzmirliler M.Ö. 590 yıllarında tapınağı tekrar inşa ederler.

Daha sonra Persler tarafından 6. Yüzyılın ortalarında ele geçirilen kent. Bu olayla birlikte parlak devrini tamamlamıştır. Bu tarihten sonra Athena tapınağına hediye edilmiş hiçbir armağan bulunamaması da bu tahribatın önemli göstergelerinden birisidir.


Gerileme Dönemi (M.Ö. 500-300) [değiştir]Athena Tapınağı M.Ö. 545 tarihlerinde terkedilmişse de yerleşim sürmüş, ancak bundan sonra 200 yıl kadar bir süre eski İzmir önemini ve işlevini yitirmiştir.

M.Ö. 5. yüzyıl boyunca küçük ancak zengin bir yerleşmenin yer aldığı Bayraklı Höyüğü M.Ö. 5. yüzyılın sonunda ve özellikle 4. yüzyıl süresince yoğun bir iskana sahne olmuştur. Bu dönemde, ortalarında büyük avlular olan biri 5, biri 8 ve diğeri 15 odalı olmak üzere üç ev gün ışığına çıkarılmıştır. Bunların, kenti idare eden ve muhtemelen dönemlerindeki Pers etkisine uyarak yakın civardaki Larissa'da olduğu gibi, birer tyran olan beylere ait olmaları akla yakın gelmektedir. Nitekim Yamanlar Dağı'nda hala kısmen korunmuş olan ve önemli kişilerin mezarları olması gereken düzgün krepisli birkaç 4. yüzyıl tümülüsü bu düşünceyi desteklemektedir.

Söz konusu merkezi avlulu büyük üç evden başka birçoğu megarondan bozma dörtgen planlı küçük evler bulunmuştur. Bayraklı höyüğünün bütün üst düzeyinin 4. yy. boyunca evlerle kaplı olduğu söylenebilir. Öyle anlaşılıyor ki Anadolu'daki Pers işgali 4. yüzyılda gücünü yitirmiş ve İyon kentlerinin büyümesine neden olmuştur. Meydana gelen nüfus patlaması ile yüz dönümlük Bayraklı Höyüğü, İzmirlilere küçük gelmeye başladığından, M.Ö. 300 tarihlerinde Kadifekale (Pagos) eteklerinde yeni İzmir kenti kurulmuştur.


Roma İmparatorluğu dönemi (M.Ö. 333-M.S. 395) :
Bergama HarabeleriBüyük İskender'in İssos'ta (İskenderun) Pers Kralı Darius'u yenmesinden (M.Ö. 333) ve arkasından bütün doğuyu ele geçirmesinden sonra Hellen dünyası büyük bir refah çağına erişti. Kentler nüfus patlamalarına sahne oldu. Hellenistik Dönem'de İskenderiye, Rodos, Bergama ve Efes kentlerinden her biri 100 binin üstündeki bir nüfusa eriştiler. Küçük bir tepeciğin üzerinde kurulmuş olan eski İzmir kentinin duvarlarının içinde yalnız birkaç bin kişi yaşayabiliyordu. Bu nedenle en geç M.Ö. 300 sıralarında Kadifekale'nin eteklerinde, yeni ve büyük bir kent kuruldu.

M.Ö. 323 yılında Büyük İskender'in ölümü üzerine çıkan iç savaşta İzmir (zamanın ismiyle Symrna), önce Lysimakhos'un, sonra Lysimakhos'u M.Ö. 281 yılında yapılan Corupedion Savaşı'nda yenen Selevkoslar'ın kralı 1. Selevkos'un eline geçti. Selevkos egemenliği M.Ö. 190 yılında yapılan Magnesia (bugün Manisa) Savaşı'na kadar sürdü. Selevkoslar, Romalılar'a karşı kaybettiği bu savaştan 2 yıl sonra yapılan Apameia (bugün Dinar) savaşıyla Bergama Krallığı'na verildi. Bergama'nın egemenliği, Kral 3. Attalos'un ölümüne dek sürdü ve bu tarihte Romalılar'ın eline geçti ve Asya Eyaleti'ne bağlandı.

Tarihçi Strabon, Smyrna'nın kendi zamanında yani M.Ö. 1. yüzyıla geçiş sırasında en güzel İyon kenti olduğunu belirtmektedir. O dönemde kentin küçük bir bölümü Kadifekale'nin Pagos'un üzerindeydi. Büyük bölüm ise düz arazi üzerinde bulunan liman çevresine toplanmıştı. Ana tanrıçanın tapınağı ile gymnasion da bu hat üzerinde yer alıyordu. Caddeler düzdü ve tamamı büyük taşlarla düzgün bir biçimde kaplanmıştı. Aristeides, kentin doğu-batı yönünde uzanan iki ana yolunun (Kutsal yal ve Altın yol) bulunduğunu ve bu yollarla kentin , denizden gelen esinti ile serinlediğini anlatmaktadır. Strabon İzmir'de Homereion olarak adlandırılan bir stoanın varlığından söz eder (belki de bir perystil ev). Bu evin içinde Homeros'un bir heykeli bulunuyordu.


İzmir Agorasından bir görünüşRoma Çağı'nda İzmir'de inşa edilen yapılar arasında, Kadifekale'nin (Pagos) kuzeybatı eteğindeki antik tiyatro ve batıdaki stadyumun her ikisinden de pek az iz kalmıştır. Diğer taraftan Smyrna Agorası oldukça iyi korunmuş olup, bugün kısaca Agora olarak bilinmektedir. Agoranın ölçüsü 120x80 metre uzunluğunda geniş bir avlusu vardı. Doğusunda ve batısında birer stoası vardı. Her iki yapı 1 7,5 m. olup ikişer katlıydı. Ayrıca 28 m. uzunlukta bir bazilika da mevcuttu. M.Ö. 2. Yüzyılda Romalıların egemenliğine giren İzmir ikinci kez altın dönemini yaşamaya başlar. M.Ö. 88 yılında Pontus Kralı 6. Mithridates'in eline geçtiyse de 2 yıl sonra Romalılar şehri geri aldı.

İncil'de sözü edilen "Yedi Kilise"den bir tanesinin bulunduğu Smyrna Hıristiyanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynar. İzmir'in ilk başpiskoposu olan Aziz Polikarp havari ve İncil yazarı St. John'un ilk müridlerinden biridir. Yaklaşık M.S. 70 yılında Anadolu'da doğmuş, inancından ötürü 23 Şubat 155 tarihinde, İzmir akropolü üzerinde bulunan stadyumda Romalılar tarafından yakılarak ölüme mahkum edilmiştir. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, İzmir, sonradan Bizans İmparatorluğu olarak tanınacak Doğu Roma İmparatorluğu'nun bir parçası olur.


Bizans İmparatorluğu dönemi [değiştir]Bizans İmparatorluğu döneminde Araplar, Selçuklular, Haçlılar ve Cenevizliler kenti ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar. Kenti ilk önce Araplar 672 yılında denizden zaptedip İstanbul'a yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar. Türkler İzmir'i ilk kez 1076'da Sulçuklu akıncılarından ve zamanla ilk büyük Türk denizcisi olacak Çaka Bey'in komutasında ele geçirirler. İzmir'den hareketle Ege Adaları ve Çanakkale Boğazı'na düzenlediği akınlarla Bizanslılara korku salan Çaka Bey'in ölümünden sonra Bizanslılar kenti 1098'de geri alırlar ve şehrin kıyı tarafı 1204 yılında Rodos Şovalyeleri'nin eline geçer. 1310'da Aydınoğlu Umur Bey tüm şehri ele geçirir. 1344 yılında Cenevizliler kıyıdaki St. Peter kalesini ele geçirirler. Cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken Aydınoğulları Beyliği yukarı kentte (Kadifekale) hakimiyet kurar. Gavur İzmir deyimi o dönemden kalmadır ve Cenevizlilerin elinde kalan aşağı kenti tanımlamak için kullanılmıştır. 14.yüzyıl ortalarında St. Peter kalesi ve aşağı kent bu kez Rodos Şövalyeleri tarafından ele geçirilir. Bu arada Osmanlı Devleti 1398'de İzmir üzerinde hakimiyet kurdu. Ankara Savaşı'nı kazanarak Osmanlı Devleti'ni mağlup etmiş olan Timur'un 1403'de bizzat komuta ettiği Moğol ordusu kenti istila edip, St.Peter Kalesini yerle bir eder. Bu fetih Timur'un Hristiyan güçlere karşı yapmış olduğu tek savaş olması nedeniyle ayrıca önemlidir. Osmanlı Devleti'nin toparlanmasından sonra 1422 yılında II. Murat kenti zapteder ve İzmir bundan sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olur.


Piri Reisin Kitab-ı Bahriye kitabında İzmir körfezi
Osmanlı İmparatorluğu dönemi [değiştir]Osmanlı idaresinin ilk yüzyıllarında ikinci derece bir sancak olan İzmir'in İlk Osmanlı yöneticisi Karasubaşı Hasan Ağa'dır. İzmir 1605-1606 yıllarında Celali İsyanları kapsamında Arap Sait ve Kalenderoğlu ayaklanmalarına sahne olmuştur. Ancak kent, Osmanlı İmparatorluğunun 1620 yılında yabancılara tanıdığı kapitülasyonlardan sonra giderek İmparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biri haline gelir.

1619'da Fransız, 1620'de İngiliz konsoloslukları açılır. Bu arada şehrin nüfus yapısı da değişmeye başlar. 16. yüzyıl kaynakları İzmir'de 19 cami, 18 havra ve sadece 1 Rum Ortodoks kilisesi bulunduğunu, kentin 9 mahallesinden sadece birinde Hristiyanların yaşadığını belirtmektedir. Dolayısıyla, o dönemde şehir merkezinde Müslüman-Türkler çoğunlukta, önemli ve köklü bir Musevi cemaati mevcut (Sabetay Sevi 17. yüzyılda İzmir Musevi cemaatinin içinden çıkmıştır) ve Hrıstiyan Rumlar azınlıkta olmalıdır. Evliya Çelebi de, 1672'de İzmir'i ziyaretinde, nüfus yapısındaki değişimin ilk gözlemlerini kaydeder ve Punta (Alsancak) mahallesinde giderek artan sayıda yerli gayrimüslimlerin, Levantenlerin ve Batılı tüccarların yoğunlaştığını yazar. İzmir'de 1676'da yaklaşık 30 bin kişinin öldüğü bir veba salgını, 1742'de şehrin yarısının yandığı büyük bir yangın olur. Osmanlılarca İzmir'e paşa düzeyinde yapılan ilk atama, 1707'de yabancı tüccarlarca düzenlenen Buca ayaklanması ndan sonra 1716'da tayin edilen Köprülü Abdullah Paşa'dır. 18. yüzyıl ve 19. yüzyıl larda kent Fransız, İngiliz, Hollandalı ve İtalyan tüccarların gözdesidir. Bu gelişmeye paralel olarak, eyalet merkezi (Aydın eyaleti) önce 1841'de geçici olarak, sonra da 1850'de temelli İzmir'e aktarılmıştır. Aynı yıl Sultan Abdülmecit, 1863'de de Sultan Abdülaziz İzmir'i ziyarete gelmişler, 1871'de kurulan belediyenin ilk başkanı da Yenişehirlizade Ahmet Efendi olmuştur. Çokuluslu bir ticaret şehri haline gelen ve servet birikimi yaratarak metropolleşen İzmir civarında aşayişi korumak herzaman zorlu bir uğraş olmuştur. Bu bağlamda, bölgenin ünlü Rum eşkiyalarından Katırcı Yani 1853'de Buca'da yakalanabilmiş, başta Çakırcalı Mehmet Efe olmak üzere, efeler ve eşkiyalar İzmir'e özel ilgi göstermişler, çoğu kez resmi görevlilerden, yerli, levanten ve yabancı tacirlerden ve azınlıklardan oluşan çetrefil bir ilişkiler ağı içinde rol oynamışlardır.

İzmir I. Dünya Savaşından sonra 15 Mayıs 1919'da Yunan ordusu tarafından işgal edilir. Bu işgal 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'in Kurtuluşu ile sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül 1922 sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın 2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000'den fazla ev ve işyerini tahrip eder. Bu yangın ne yazık ki kentin geleneksel alanının dörtte üçünü tahrip etmiştir. Fakat yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte İzmir zümrütü anka kuşu gibi kendi külleri içinden yeniden doğmuştur. Yangın alanında bugün İzmir Enternasyonal Fuarı bulunmaktadır.

Ana madde: İzmir Enternasyonal Fuarı

Nüfus [değiştir]Nüfusu 2007 sayımına göre 2.606.304'tür.Bunun 1.297.119'u erkek, 1.309.175'i kadındır.2008 tahmini nüfusu ise 2.656.148'dir.Kentin nüfusu 1970-1985 arasında çok artmıştır.1945'e kadar Türkiye'nin ikinci büyük şehriydi.

Yıllara göre kent nüfus verileri
Yıllar Kent
2008 3,739,353
2007 2.606.294
2000 2.232.265
1990 1.758.780
1985 1.489.817
1970 554.000
1965 442.000
1960 371.000
1955 286.000
1950 231.000
1945 200.000
1940 184.000
1935 171.000
1927 154.000


Ulaşım [değiştir]Kent içi toplu ulaşım Büyükşehir Belediyesi’nin yetki ve sorumluluğundadır. Toplu ulaşım hizmetlerinin hat ve güzergahları ile birbirini tamamlaması için otobüs-vapur-metroda ulaşım hizmet bütünlüğü sağlanmıştır. Tüm toplu taşıma araçlarında bilet yerine geçen Kentkart adlı elektronik bir kart İzmir ulaşımının bütünlüğünü sağladığı gibi ulaşımı hızlandırmaktadır.

Belediye Otobüsleri
Otobüs hizmetleri Büyükşehir Belediyesi bünyesinde olan Eshot Genel Müdürlüğü tarafından kent içi ve 12 ilçe belediye arasında yapılmaktadır. Ulaşım hizmetleri 291 den fazla hatta hizmet vermektedir.İlk binişlerde belli bir ücret kesilir bundan sonra 90 dk. içindeki 2. ve diğer binişlerde herhangi ücret talep edilmez. Bunların yanında ücretsiz hizmet olarak, 412 Buca Heykel - Tınaztepe Kampüs, öğrenci kartıyla binilen 525 Bornova Metro - Ege Üniversitesi Kampüs güzergahlarında çalışan otobüsler vardır.
Metro
Metro İstasyonları: İzmir metrosunun 11.6 kilometrelik hattında Hatay/ Üçyol, Konak, Çankaya, Basmane, Hilal, Stadyum, Halkapınar, Sanayi, Bölge ve Bornova olmak üzere toplam 10 istasyon bulunmaktadır.

Sefer sıklığı: 06-24 saatleri arasında hizmet veren metronun ortalama 10 dakika olan sefer aralığı, yoğun saatlerde "5 dakikada bir"e inmektedir. Metro ile en uzun hat olan Üçyol’dan Bornova’ya 17 dakikada ulaşılmaktadır.

Metro aktarma istasyonları: Bornova/Halkapınar, Hatay/Üçyol aktarma istasyonlarında otobüs ; Konak İstasyonunda ise hem otobüs hem de vapur bağlantısı vardır.
Vapurlar ve iskeleler
Yolcu vapuru seferleri: "Toplu ulaşımda bütünlük" amacıyla Körfez vapurlarının sayısı ve sefer sıklığı artırılmış, ulaşımda kolaylık ve rahatlık sağlanmıştır. Karşıyaka ve Bostanlı ile Konak arasındaki sefer aralığı 20 dakikaya indirilmiş ve iskeleler yeniden düzenlenmiştir. Bostanlı, Karşıyaka, Bayraklı, Alsancak, Pasaport, Konak, Göztepe ve Üçkuyular olmak üzere 8 iskeleden sefer yapılmaktadır.

Araba vapuru seferleri: Üçkuyular ve Bostanlı iskeleleri arasında sürekli sefer yapan araba vapurları ile şehir içi trafiğine girmeden 25 dakikada ulaşım sağlanmaktadır.Bostanlı’dan ilk sefer, hafta içi ve Cumartesi günleri 07:20’de, Pazar günü 10.00’da; son sefer ise her gün 22.40’dadır. Üçkuyular’dan hafta içi ve Cumartesi 7.20’de, Pazar günleri 10:00’da başlayan seferler 23.20’ye kadar sürmektedir.Üçkuyular ve Bostanlı iskelelerindeki aktarma istasyonlarına otobüslerle kolaylıkla ulaşılmaktadır.

Gece yarısından sabaha kadar ulaşım hizmeti
24 saat çalışan otobüs hatları koyularak gece yarısından sonra toplu taşım araçları ile ulaşım olanağı sağlanmıştır. Buna göre; Otobüsler Konak’ta Belediye önünden, vapur iskelesi tarafından hareket eder;
63 Konak-Bornova( Konak, Montrö, Alsancak , Zafer Payzan, Manavkuyu)
104 Konak-Buca ( Varyant, Eşrefpaşa, Menderes Cad., Heykel, Buca Üçkuyular)
152 Konak-Gaziemir (Üçyol, Karabağlar, Sosyal Konutlar )
180 Konak-Balçova (Varyant, İnönü Cad., F.Altay)
542 Çiğli-Konak (Kahveler Durağı, Anadolu Cad.,Girne Bulvarı, Karşıyaka,Altınyol, Talatpaşa, Konak)
Bu otobüsler ilk servislerine Karşıyaka ve Çiğli’den karşılıklı olarak 00:55’te başlarlar ve 1 saat ara ile 05.55’e kadar devam eder.
Vapurlar ise gece son seferlerini, Konak’tan 01.00, Alsancak’tan 01.15, Karşıyaka’dan 00.30’da hareket ederek yapmaktadırlar.
Şablon:İzmir Şehirlerarası Otobüs Terminali(İzotaş)

İzmir şehirlerarası otobus terminali 1996 yılından bu yana izmirde hizmet vermektedir. Türkiye'nin dört bir yanından otobüs seferleri vardır.


Eğitim Üniversiteler
Devlet Ege Üniversitesi · Dokuz Eylül Üniversitesi · İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü
Vakıf Gediz Üniversitesi · İzmir Ekonomi Üniversitesi · İzmir Üniversitesi · Yaşar Üniversitesi
Askeri Hava Astsubay Meslek Yüksek Okulu

İzmir'deki Liseler[ Göster ]
1900 Öncesi Kurulanlar
İzmir Amerikan Koleji (1878) • İzmir Saint Joseph Fransız Lisesi (1880) • İzmir Mithatpaşa Teknik Lisesi (1881) • Karataş Lisesi (1887) • İzmir Atatürk Lisesi (1888)
1900-1960 Arası Kurulanlar
İzmir Kız Lisesi (1917) • İzmir Namık Kemal Lisesi (1922) • İzmir Ticaret Lisesi (1924) • Buca Lisesi (1930) • Suphi Koyuncuoğlu Lisesi (1936) • Hürriyet Lisesi (1938) • İzmir Karşıyaka Lisesi (1945) • İzmir Türk Koleji (1950) • Bornova Anadolu Lisesi (1953) • Çamlaraltı Koleji (1954) • İzmir Motor Teknik ve Meslek Lisesi (1954) • İzmir Çınarlı Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi (1958)
1960-2000 Arası Kurulanlar
Şirinyer Lisesi (1962) • Balçova Lisesi (1966) • Eşrefpaşa Lisesi (1967) • İzmir Özel Fatih Koleji (1967) • Karabağlar Cumhuriyet Lisesi (1971) • İzmir İnönü Lisesi (1974) • İzmir Özel Tevfik Fikret Lisesi (1979) • Mersinli Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi (1981) • İzmir Fen Lisesi (1983) • Maltepe Askeri Lisesi (1983) • Yunus Emre Anadolu Lisesi (1985) • Selma Yiğitalp Lisesi (1986) • Özel Çakabey Lisesi (1986) • Özel Ege Lisesi (1988) • Karşıyaka Anadolu Lisesi (1989) • Gümüldür Lisesi (1990) • Hayrettin Doğan Lisesi (1991) • Özel Deniz Koleji (1992) • Bayındır Sağlık Meslek Lisesi (1993) • Bergama Akif Ersezgin Anadolu Lisesi (1993) • Konak Anadolu Lisesi (1993) • Alp Oğuz Anadolu Lisesi (1995) • İzmir Anadolu Öğretmen Lisesi (1995) • İlkkurşun Lisesi (1996) • Gelişim Koleji (1986) • Vali Erol Çakır Lisesi (1998) • Emlankbank Süleyman Demirel Lisesi (1999)
2000 Sonrası Kurulanlar
İTO Vakfı Süleyman Taştekin Anadolu Meslek Lisesi (2003) • Fatma Saygın Anadolu Lisesi (2004) • Narlıdere Anadolu Lisesi (2005) • Seferihisar Anadolu Lisesi (2005) • Cihat Kora Anadolu Lisesi (2005) • Özel Takev Lisesi (2007) • Özel İzmir Ata Koleji (2008) •



Fuar : Ana madde: İzmir Enternasyonal Fuarı
İzmir Enternasyonal Fuarı İzmir Fuarı veya, özellikle İzmir içinde, kısaca Fuar da denilir her yılın Eylül ayında İzmir'in kurtuluş günü olan 9 Eylül'ü içine alacak 10 günlük bir zaman dilimi içinde düzenlenen Türkiye'nin en köklü, en tanınmış ve en kapsamlı fuarıdır. 2006 yılında 75. İzmir Enternasyonal Fuarı 1 Eylül - 10 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. İzmir Kültürpark'ta (bu park alanı da bazen kısaca Fuar olarak adlandırılır) düzenlenir. Ancak İzmir Enternasyonal Fuarı (İEF), esasında, örneğin 2005 yılı için İzmir Kültürpark alanında düzenlenmiş olan ve çoğu zaten uluslararası nitelikli 37 fuardan sadece bir tanesidir.

İzmir, dünyanın en büyük organizasyonlarından biri olan EXPO'yu düzenlemek için başvurmuş ve "Daha iyi bir dünya için yeni yollar ve herkes için sağlık" teması ile Expo 2015 fuarı için resmi adaylardan biri olmuştur. Ancak 31 Mart 2008'de, 151 BIE delegesinin katılımıyla Paris'te gerçekleştirilen oylama sonucunda, Expo 2015'in İtalya'nın Milano kentinde yapılmasına karar verilmiştir.


İzmir'de spor :1971 yılında Akdeniz Oyunları'na ev sahipliği yapmıştır.
7 - 22 Ağustos 2005'te kentte Universiade Uluslararası Üniversite Oyunları organizasyonu gerçekleşmiştir.
2 - 7 Eylül 2005'te, Avrupa Bayanlar Basketbol Şampiyonası eleme müsabakaları yapılmıştır.
4 - 9 Temmuz 2006'da, Avrupa Eskrim Şampiyonası müsabakaları yapılmıştır. Seniors Fencing Championship.
14 - 23 Temmuz 2006'da, 20 yaşaltı Avrupa Erkekler Basketbol Şampiyonası, İzmir'de gerçekleştirilmiştir.

Spor tesisleri: ARKAS Örnekköy Spor Tesisleri
Bostanlı Spor Tesisleri
Buca Hasanağa Bahçesi
Evka-4 Spor Tesisleri
İnciraltı Spor Tesisleri
Altay Alsancak Stadı
İzmir Atatürk Stadı
İzmir Atatürk Spor Salonu
İzmir Büyükşehir Belediyesi Celal Atik Spor Salonu
İzmir Halkapınar Spor Salonu
Karşıyaka Spor Salonu
Balçova Belediyesi Tesisleri
Buca Belediye Stadı
Gürsel Aksel Stadı
Gürsel Aksel Kapalı Spor Salonu
Ali Artuner Kapalı Spor Saonu
Buca Arena

Spor kulüpleri :Altay
Altınordu Spor Kulübü
Arkas Spor Kulübü
Bucaspor
Göztepe A.Ş.
Karşıyaka Spor Kulübü
Bozyakaspor
Çiğli Belediyespor
İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Klubü
Torbalıspor
Yeni Menemen Belediyespor

İzmir Büyükşehir Belediyesi eğlence ve dinlenme tesisleri :Teleferik Tesisleri :
Balçova Adatepe’de ormanlık alan üzerine kurulu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Teleferik Tesislerinde kendin pişir kendin ye, çay bahçesi, market, cafe ve bar alanları ile hoşça vakit geçirilecek bir dinlenme alanıdır.
Bostanlı Yasemin Restoran - Kafe :
Yeniden düzenlenerek spor ve aktivite alanı olarak kullanıma sunulan Bostanlı Kıyı alanında yer alan Yasemin/Vitamin Cafe, her türlü organizasyonlar için uygun bir mekan özelliğini taşımakta ayrıca, Pazar günleri 09.30 ile 12.30 saatleri arasında kahvaltı hizmeti verilmektedir.
Yassıcaada İşletmesi :
Konak ve Karşıyaka’dan kalkan vapurlarla ulaşılan Yassıcaada’da günübirlik deniz keyfi yaşarken, çeşitli yiyecek ve içecek alternatifleri sunmaktadır.
Peterson Köşkü Kafeteryası :
Bornova merkez çarşının bulunduğu caddedeki açık alan içinde restore edilen Peterson Köşkü bahçesinde hizmet vermektedir.
İtfaiye Restoran - Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi
Murat Köşkü(Yeşil Köşk): Erzene, Bornova'dadır. 125 yıllık bina İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiştir ve şu an Ege Üniversitesi Gençlik Merkezi olarak hizmet etmektedir.

İzmir'deki Otobanlar ve Karayollar: Anadolu Caddesi,
Çiğli - Bornova Çevreyolu,
Ankara devlet karayolu,
İstanbul devlet karayolu,
Çeşme çevre otoyolu,
Aydın otoyolu.

ANKARA

Ankara ili, Türkiye'nin başkenti Ankara şehrinin bulunduğu ildir.

Konu başlıkları :
1 Tarih
2 Coğrafya
2.1 İklim
3 Nüfus
4 Kaynakça
5 Dış bağlantılar



Tarih :Ana madde: Ankara tarihi
Ankara M.Ö. 333'de Makedonya Kralı Büyük İskender tarafından Persler'den alınana kadar; tarihi boyunca Frigyalılar, Lidyalılar, Persler ve Hititler'in egemenliğine girmiştir. O yıllarda Anadolu’ya gelen savaşçı bir kavim olan Galatlar eski Ankara Kalesi’ni yapmışlardır. Daha sonra bölgede siyasal birliği kuran Romalılar M.Ö. 189 yılında Galatlar'ı yenerek Ankara’yı ele geçirmişlerdir.

M.S. 3. Yüzyıl ortalarında Roma İmparatorluğu’ndan ortaya çıkan sosyal ve ekonomik çöküntüyle paralel olarak kent o günlere kadar koruduğu açık kent niteliğini yitirmiş; çevresi surlarla çevrilmiştir. Roma İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul’a taşınınca, Ankara’dan geçen ve başkenti doğuya bağlayan yolların önemi daha da artmıştır. M.S. 10. yüzyıla kadar Ankara diğer Bizans Kentleri gibi para ekonomisinin geliştiği, örgütlü bir ekonomik yapısı olan önemli bir merkez özelliği kazanmıştır. Bu dönemde, kent planının temel öğeleri; kent düşman saldırılarına karşı koruyan kalın surlar, pazar yeri işlevini gören agora ve kilisedir.

Ankara’nın Selçuklular'ın eline geçmesi, Malazgirt Savaşı'ndan sonra 1073 yılına rastlar. 12 ve 13. yüzyıllarda Selçuklu sultanlarının da çabasıyla transit ticaret bir gelişme gösteren Ankara 1304’de görevli özerklik verilerek Osmanlı Devleti'ne bağlandı. I. Murat zamanında kesin olarak Osmanlı topraklarına bağlanan kentte, 1402 yılında Timur ve Osmanlı Yıldırım Beyazıt arasındaki Ankara Savaşı yapıldı. Savaşta kent ve çevresinin büyük ölçüde harap olmuş, Anadolu birliğini yeniden kuran II. Murat zamanında yeniden onarılmıştır.

I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti savaştan yenilgiyle ayrılınca; Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı'nı başlatan en büyük adımı Ankara'da atmış, ilk ulusal meclis burada açılmış, Kurtuluş Savaşı Ankara'dan yönetilmiştir. Savaş sonucunda Türk Milleti bağımsızlığını tekrar kazanmış, 13 Ekim 1923'te Ankara yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti olmuştur.


Coğrafya Ana madde: Ankara coğrafyası
İç Anadolu Bölgesi’nin kuzeybatısındadır. Doğusunda Kırşehir ve Kırıkkale, batısında Bilecik-Eskişehir, kuzeyinde Çankırı, kuzeybatısında Bolu, güneyinde Konya ve Aksaray illeri yer almaktadır.

Ovalık bir alanda kurulan ilin yüzölçümünün; yaklaşık % 50’sini tarım alanları, % 28’ini ormanlık ve fundalık alanlar, %12’sini çayır ve meralar, % 10’unu tarım dışı araziler teşkil etmektedir.

Dağlık ve ormanlık Kuzey Anadolu ile kurak Konya Ovası arasında yer alan Ankara, Kızılırmak ve Sakarya Nehri ve havzaları ile çevrilmiş olup, kuzey ve kuzeybatısındaki dağlar yer yer ormanlık alanlarla kaplıdır.

İlin, en yüksek noktasını 2.015 m. yüksekliğindeki Elmadağ Dağı, en geniş ovasını 3.789 km²'lik yüzölçümü ile Polatlı Ovası, en büyük gölünü yaklaşık 490 km²'lik yüzölçümü (İl içi) ile Tuz Gölü, en uzun akarsuyunu yaklaşık 151 km.lik (İl içi) uzunluğu ile Sakarya Nehri, en büyük barajını 83,8 km².lik yüzölçümü ile Sarıyar Barajı oluşturmakta olup, il geneli itibarıyla 14 doğal göl, 136 sulama göleti ve 11 baraj bulunmaktadır.

İlin başlıca akarsuları; Kızılırmak, Sakarya Nehri, Ankara Çayı, Kirmir Çayı, Ova Çayı ve Balaban Çayı’dır. Başlıca gölleri; Tuz Gölü, Mogan Gölü ve Eymir Gölü’dür. Başlıca barajları; Sarıyar, Kesikköprü, Çubuk-1, Çubuk-2, Bayındır, Kurtboğazı, Çamlıdere ve Asartepe barajlarıdır.

Geniş arazi yapısı itibarıyla güneyde bozkır, kuzeyde ılıman ve yağışlı bir iklim tipinin görüldüğü Ankara'da genel olarak yaz ayları sıcak ve kurak, kış ayları soğuk ve kar yağışlı kurak bir karasal iklim tipi görülmektedir.


İklim :
Türkiye İklim HaritasıAnkara'nın büyük bölümünde karasal iklim hüküm sürer. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır. İç Anadolu'dan gelen Karasal iklimin etkisi ile ilin orta ve güneyinde bozkırlar,Karadeniz'den gelen Karadeniz iklimi etkisi ile de kuzeyde ormanlar yaygındır. Ankara Türkiye'deki üç ana iklim tipinin de görüldüğü üç ilden biridir (diğerleri Kırklareli ve Bolu'dur). İlin kuzeybatı ucunda Bolu sınırına yakın bir noktada bulunan Uluhan civarında iklim koşulları kısmen Akdeniz iklimi (geçiş iklimi) özelliklerini yansıtır. İlin kuzey kesimleri karadeniz iklimi etkisindeyken diğer yerlerde karasal iklim hüküm sürer. Güney ve güneydoğuya gidildikçe günlük ve yıllık sıcaklık farkları artarken yağış miktarı da azalır. Kuzeyde Kazan, Kızılcahamam ve Çamlıdere ilçeleri Karadeniz ikliminin açık etkisi altındadır. Ortalama en sıcak aylar temmuz ve ağustos en soğuk ay ise ocaktır. İlde kışın sis etkili olup hayatı olumsuz etkiler. İl genelinde yıllık ortalama sıcaklık 11.7 derece, yıllık ortalama yağış ise 389.1 mm olup ortalama basınç değeri de 913.1 mb dir. Donlu gün sayısı yılda ortalama 60-117 arasında değişir karla örtülü ortalama gün sayısı ise yılda 60.5 gündür. Ankara ili sınırları içerisinde en yüksek sıcaklık 30.07.2000 tarihinde Beypazarı ilçesinde 43.0 derece olarak ölçülmüştür. Ankara'da tespit edilen en yüksek rüzgar hızı ise saniyede 29.2 metre olarak ölçülmüştür (105,120 km/h).


Nüfus:Ankara, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine(ADNKS) göre 2007 nüfusu 4 466 756 'dır. Nüfusun 2 225 033 'ü erkek, 2 241 723 'ü ise kadındır.[1] Nüfusunun en yoğun olduğu yaş grubu ise 1978 ile 1983 doğumlular oluşturmaktadır ki toplam sayıları 429.946 'dır.[1]
Nüfusunun 4 140 890 'ı şehirde yaşarken, köyde yaşayanların toplam nüfusu 325 866 'dır.[2]



Ankara Nüfusu
Yıl Nüfus
2007 4.466.756
2000 3.703.362
1990 2.583.963
1985 2.251.533
1970 1.209.000
1965 906.000
1960 646.000
1955 453.000
1950 287.000
1927 75.000

MALATYA

Malatya, Türkiye'de Orta Anadolu'da, Doğu Anadolunun en batısında yer alan,Türkiye'de ve Dünya'nın önemli yerlerinde önemli nüfusa sahip, önemli kişilikleri ve ünlüleri bağrından çıkarmış, stratejik önemi yüksek bir il'dir.

Konu başlıkları
1 Coğrafya ve iklim
2 Etimoloji
3 Tarih
4 Ilçeler




Coğrafya ve iklim :Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat Havzası'nda yer almaktadır. Doğuda Elazığ( 98 KM ) ve Diyarbakır( 251 KM ), güneyde Adıyaman( 185 KM ), batıda Kahramanmaraş( 219 KM ), kuzeyde Sivas( 245 KM ) ve Erzincan( 363 KM ) illeri ile çevrilidir.

İl genelinde yer alan dağların başlıcaları Malatya dağları, Nurhak Dağları, Akçababa Dağları, Yama Dağı iken, başlıca akarsular Söğütlü çayı, Morhamam çayı, Kuruçay, Tohma suyu, Sultansuyu, Sürgü suyu, Beylerderesi, Mamıhan ve Şiro çayıdır.

Malatya ilinde karasal iklim koşulları hüküm sürer. Evvel çok çetin kış ayları yaşanıyor olsa da, Malatya'daki müthiş su potansiyeli sebebiyle son yıllarda inşa edilen barajlar il genelinde iklimi fazlaca yumuşatmıştır.

Ayrıca Beydağlarının o muazzam görüntüsü o uzantısı şehre ayrı bir güzellik katmaktadır. İl, İç Anadolu, Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin arasında tampon bir bölge olma özelliğini de taşımaktadır. Malatya ili, deprem kuşağı bakımından ikinci büyük fay kuşağında yer alır. Bölgenin dağlık ve dinamik bir yer hareketliliğine maruz kalması sonucu depremler sık sık meydana gelir. Yani kıvrımlı bir arazi şekli yaygındır. Malatya'nın deniz seviyesindne yüksekliği 890 - 910 m'dir.


Etimoloji : İsminin kökeni: Malatya'nın adı Kültepe tabletlerinde Melita olarak, Hitit tabletlerinde "Maldia" olarak geçmektedir. Malatya kelimesi Hititçe bal anlamina gelen "Melid" kelimesinden türetilmistir.

Eski çağ cografyacılarindan Strabon, Malatya'yı, kesin olarak belirtmemekle birlikte, Kommagene sınırında Kapadokya Krallığı’nın (M.Ö. 280-212) on valiliğinden biri olarak göstermiştir.


Tarih : Hititler M.Ö. 2000 yıllarının başında bu bölgede hüküm sürmeye başlamışlardır.

M.Ö. 1750 yıllarında Kuşsara Kralı Anitta, Anadolu'yu tek bir yönetim altında toplayarak siyasi birliği sağlamış ve Malatya'yı da bu birliğe dahil etmiştir. II. Mursilis, Muvatalli ve III. Hattusilis dönemlerinde Malatya, Hitit merkezine bağlı kalmıştır.

Asur Kralı Sanherib (M.Ö. 705-M.Ö. 681) döneminde Asur egemenliğine giren Malatya, daha sonra Med ve Perslerin hakimiyetine girmiştir.

M.Ö. 4. yüzyılda Makedonya Kralı İskender'in Anadolu'yu ele geçirmesinden sonra, Malatya Hellenistik kültürün etkisinde kalmıştır. Bu tarihten sonra Malatya sırasıyla, Medlerin, Perslerin, Romalıların, Bizanslıların, Selçukluların egemenliği altına girmiştir.

1515 yılından itibaren de Osmanlı yönetimi altına giren Malatya, Cumhuriyetle birlikte (20 Nisan 1924 Anayasası 89. maddesi ile) il olmuştur. İl olduktan sonraki ilk Belediye Başkanı, Hasanbey Caddesi' ne de ismi verilen Hasan Derinkök' tür.Malatya halkı çoğunlukla Türkmen olmak üzere Kürt ve Ermeni nufuslarını da barındıran bir Doğu Anadolu şehridir.


Ilçeler Malatya :
Doğanşehir
Arapgir
Arguvan
Hekimhan
Darende
Akçadağ
Yeşilyurt
Pötürge
Doğanyol
Kale
Battalgazi
Yazıhan
Kuluncak

GAZİANTEP

Tanıtım : Paleolotik çağdan bu yana çeşitli kültür ve medeniyetlere ev sahipliği yapan Gaziantep, Anadolu'nun ve Dünya'nın en eski yerleşim yerlerinden biridir.

6000 yıllık tarihi geçmişi ile Gaziantep tarihi ve kültürel zenginlikleri, antik kentleri, mozaikleri, camileri, hanları, hamamları, bedestenleri ve pek çok yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile tam bir metropoldür. Gaziantepli bitmez tükenmez enerjisi, azmi ve girişimciliği ile kendi sanayisini kendisi kurmuş ve örnek bir sanayi ve ticaret kenti meydana getirmiştir.

Gaziantep, Güneydoğu'nun en büyük, Türkiye'nin ise 6. Büyük kentidir. Güneydoğu Anadoluyu batıya bağlayan kara ve demiryollarının merkezidir ve uluslarası havaalanı ile tüm dünyaya açılmıştır. Gaziantep'in, 3'ü merkez olmak üzere 9 ilçesi vardır. Son yıllarda aldığı göçler ile şehrin nüfusu 1,5 milyonun üzerindedir.


İlin yapısı ve konumu : Şehir, yüksek bir düzlükte ve yer yer bayırlar üstünde kurulduğundan suyu ve havası da güzeldir. Bir çok hanları var ama en görkemlileri ve en ünlüleri Mustafa Paşa Hanı, Pekmez Hanı, Tuz Hanı, İki Kapılı Hanı, Börekçi Hanı, Arasdat Hanı’dır. İki tane de imareti (aşevi) var : Gelen gidene aylar yıllar bol ve minnetsiz sofralar açarlar. Tümüyle kırk tekkesi olup, hepsinin en görkemlisi en çok donanmışı, yiyeceği bol ve hoş yapılısı Mevlevi Tekkesi’dir. Türkmen Ağası Mustafa Ağa yapısı olup, IV.Murad’ın silahtarı Mustafa Paşa’ya bağışlanmıştır. Tekke 40-50 yoksul hücresiyle çevrilmiş, yüksek kubbeli baştan başa ham ve işlenmiş mermerlerle döşeli haremi, haremin ortasında büyük bir havuzun başında rengarenk üzüm salkımlarını andıran süslü avizelerle donalı çardağı olan büyük, sağlam, görkemli bir yapıdır. Bakımlı, bezeli, temiz caddeleriyle kent gerçekten şirindir. Yer yer (suk-i sultanisi) açık artırmayla satış yerleri Halep tarzı kagir binalardan oluşmuş çarşıları vardır. Ama bu övdüğümüz yerler tümüyle kale içindedir. Her sokak başında kapıcıların açıp kapattıkları kale kapısı kadar sağlam kapılar vardır. Geceleri tüm sokaklar kandillerle aydınlatıldığından bekçiler gruplar halinde rahatlıkla sokaklarda kol gezerek görevlerini yaparlar.

Şehrin ortasındaki kocaman bir kaya üstüne yüksek, görkemli ve dairevi bir kale oturtulmuştur. Kale çok sağlamdır. Kaleyi çevreleyen hendek 1300 adımdır. Eni 40, derinliği 20 arşın kesme kayadan oyulmuştur. Bunların üstüne her biri ayrı sanat ve mimari üslûpla belli aralıklarla sıralanmış, çok güzel kuleler oturtulmuştur. Bin bir bedeni olan kalenin temelindeki kayaların içinden yine dairevi bir biçimde kaleyi çevreleyen ve hendeğe bakan mazgal delikleri açılmıştır ki, hendek kenarına kuş bile konmaz.

Kalenin batı kapısı, yedi katlı demirden bir kapıdır. Kapı aralıklarından çeşitli savaş araç ve gereçleri, silahlar, demir açma kafesleri, saçma topları vardır. Kale silah ve askerlerle donatılmış, baca benzeri nefesliklerle havadar bir ot

Güneydoğu Anadolu’yu batıya, Akdeniz ve Ortadoğu 'ya bağlayan kara ve demir yollarının merkez noktası olması, Gaziantep Havaalanı 'nın uluslararası niteliğe çıkarılmış olunması şehrimize mal, hizmet ve ziyaretçi akışını yoğunlaştırmaktadır. Gaziantep topraklarının 1/4'ü tarıma elverişli topraklardan oluşmuş olup bu toprakların bir bölümü Fırat Nehri'nin sularıyla sulanmaktadır. Gaziantep'in sulama yapılan bu topraklarında Antepfıstığı, zeytin, pamuk, üzüm, kırmızı biber ve keten gibi ekonomik değeri yüksek sanayi bitkileri ile mercimek, buğday ve arpa gibi hububat ürünleri yetiştirilmektedir.

Coğrafi yönden GAP'ın giriş kapısı, sanayisi ve ticari hacmi ile de GAP kalkınmasında temel teşkil eden Gaziantep, ekonomik yönden çevresindeki 18 ili etkisi altında tutmaktadır.

Gaziantep. Anadolu'daki insan topluluklarının kültürünü yansıtan en eski merkezlerden birisi olup tarihi M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzanmaktadır.

Gaziantep; gezilip görülmeye değer tarihi, turistik ve doğal güzellikleri, Kurtuluş Savaşı ve Antep Savunması hatıraları, yaylaları, ovaları, ören yerleri, leziz yemekleri, eşsiz el sanatları, camileri, türbeleri, medreseleri, Antep evleri, hanları, hamamları, kastelieri, kiliseleri, adını verdiği baklavası ve fıstığı, sanayisi, insanlarının kendine has çalışkanlığı ve sıcaklığı ile geçmişin ve geleceğin bir arada yaşandığı "Gaziler" şehridir.


Coğrafi konum : Coğrafi konum olarak Gaziantep ili, Akdeniz ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin birleştiği noktada yer alır. Suriye'ye komşu bir sınır ili olan Gaziantep'in büyük bir bölümü Akdeniz Bölgesinin doğu kesminde , bir bölümü de Güney Doğu Anadolu bölgesinin batısında yer alır. Gaziantep; doğuda Şanlıurfa'nın Birecik ve Halfeti, Kuzeydoğu'dan Adıyaman'ın Besni, kuzeyden Kahramanmaraş'ın Pazarcık, batıdan ise Osmaniye'nin Bahçe ve güneybatısı Hatay'ın Hassa ilçeleri, güneyi ise Kilis il sınırlarıyla çevrilidir.

Gaziantep toprakları 38°- 28' ve 38°- 01l' doğu boylamlarıyla, 36°- 38' ve 37°- 32' kuzey enlemleri arasındadır. Gaziantep'in yüz ölçümü ise 6216 km²'lik alanıyla Türkiye topraklarının yaklaşık %1'ini kaplar. İI merkezinin denizden yüksekliği 850 metre olmakla birlikte, 250 ile 1250 metre rakımları arasındadır. Yüzey alanının yaklaşık % 52'sini dağlar, % 27'sini ise ovalar kaplamaktadır.

İI sınırları içerisine kuzeyden giren dağlar, Araban ovasının batısından il merkezinin batısına uzanır. Güneydoğu Torosların uzantıları olan bu dağlar oldukça düzgün sıralar oluşturur. Bölgenin batısını kuşatan dağlar ise sistemli bir sıra oluşturur ve Gaziantep ilini Hatay-Kahramanmaraş çukurluğundan ayırır. Gaziantep'te sıradağ olarak Güneydoğu Torosların uzantıları olan Sof dağları vardır. Sof dağlarının güneyinde ise Gaziantep Yaylası uzanır. Dülükbaba dağları il merkezinin kuzeybatısında bulunmaktadır, Dülükbaba dağlarının en yüksek tepesi 1250 metre yüksekliktedir. Sof dağlarının Hatay yönündeki uzantıları olan Gani Baba ve Sarıka5ıa dağları ise yaklaşık 1100 metre 5ıüksekliktedir. Gani Baba ve Sarıkaya dağlarının batı tarafında İslahiye ovası, doğusunda ise İslahiye platosu bulunmaktadır. En yüksek noktası 1050 metre olan Sam dağları Sof Dağları ile Dülükbaba dağları arasında bulunmaktadır. Barak (Doğanpınar), Araban, Yavuzeli ve Oğuzeli ovaları da başlıca önemli ovalarıdır. Fırat, Nizip çayı, Afrin çayı, Merziman çayı ve Alleben deresi de başlıca akarsularıdır.


Sanayi ve ticaret yapısıyla Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. Coğrafi konumu bakımından bölgeler arasında bir köprü gibi duran Gaziantep her şeyden önce bir ticaret merkezidir. Tarih boyunca İpek yolunun üstünde oluşu ve ticari yollar için bir kavşak noktasında olması bu şehrin gelişiminde önemli bir nedendir. Gaziantep’te kurulu büyük sanayi işyerleri sayısı Türkiye genelinin yüzde 4’ünü, küçük sanayi işyerleri sayısı ise, yüzde 6’sını oluşturmaktadır. Bu yapısıyla da küçük ve orta ölçekli başta olmak üzere sanayi sektörü, geniş istihdam olanakları sunmaktadır. İktisaden faal nüfusun % 28.72'si imalat sanayi kollarında çalışmaktadır. Gaziantep'in imalat sanayiindeki mevcut tesislerin büyük çoğunluğu Organize Sanayi Bölgeleri, Örnek Sanayi, Küçük Sanayi Bölgesi. Nizip Caddesi ile 1. ve 2. Ünaldı- Şehreküstü bölgelerinde yerleşmişlerdir.


Organize Sanayi Bölgesi: Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi, Bakanlar Kurulu Kararı ile T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı olarak, Vilayet, Belediye, İl Özel İdaresi, Ticaret Odası Sanayi Odası, Sanayi İş Odaları Derneği ve Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri derneği iştirakleri ile 1969 yılında Türkiyede ilk defa oluşturulan Organize Sanayi Bölgelerinden biri olarak kuruluşu tamamlanmıştır. Sürekli büyüyen Gaziantep sanayisine mevcut 3 bölge cevap veremez durumu geldi. Özellikle, büyük yatırım yapmayı düşünen sanayicilerimizin taleplerinin karşılanmasında güçlük çekiliyordu. 50.000 m2’ nin üzerinde arsa isteyen sanayicilerin taleplerini karşılayabilmek, çalışmalarına başlanılan IV. Bölge’nin kamulaştırma ve arazi çalışmalarına 2002 yılında başlanılmış olup kamulaştırma çalışmaları tamamlanmıştır. Ağır sanayi ve yabancı yatırımların ihtiyaçlarına cevap verebilmek amacıyla hayata geçirilen ve 1170 hektarlık alana sahip olan IV. Organize Sanayi Bölgesi, 50 bin, 100 bin ve 500 bin metrekare ve üzeri parseller düzenlenmiştir. IV. Bölgenin de faaliyete geçmesiyle, toplam 24 milyon metrekare alana ulaşan Gaziantep Organize Sanayii’nin gelecekteki hedefi; 1 organize sanayisi olan adanayı geçmek.

Bölgeler Kuruluş Yılı Toplam Alanı Elektrik Tüketimi* Su Tüketimi* İstihdam
I. Organize Sanayi Bölgesi 1969 2.100.000 m² 45.000.000 kWh 100.000 ton 17.000 kişi
II. Organize Sanayi Bölgesi 1986 4.500.000 m² 45.000.000 kWh 200.000 ton 30.000 kişi
III. Organize Sanayi Bölgesi 1994 5.400.000 m² 30.000.000 kWh 50.000 ton 18.000 kişi
IV. Organize Sanayi Bölgesi 2002
Toplam 12.000.000 m² 120.000.000 kWh 350.000 ton 65.000 kişi

Rakamlar 6 aylık tüketimi ifade etmektedir.
İstatistikler Gaziantep Organize Sanayi bölgesi resmi web sitesinden alınmıştır.

Örnek Sanayi ve Küçük Sanayi Sitesi : Örnek Sanayi Sitesi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Sınai ve Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) tarafından müştereken gerçekleştirilen 350.000 m²’lik bir alanda her biri 800 m² kapalı sahası bulunan 50 örnek sanayi işyerinin yer aldığı bir bölgedir. Site, işletme hacmi ve üretim metotları bakımından küçük ve orta ölçekli sanayicilere örnek olması ve teşvik edilmesi amacıyla kurulmuştur. Sitede yer alan başlıca sektörler; tekstil makineleri, çelik döküm. otomotiv yedek parçaları, buhar kazanları, baraj ekipmanları, hububat-bakliyat işleme makineleri. metal ve ağaç işleme makineleri. boya ve ambalaj sanayi tesisleridir. 1., 2. ve 3. küçük sanayi sitesindeki işyeri sayısı 3620 toplam işçi sayısı da 25 000'dir. Bölgede bulunan sanayicilere hizmet vermek amacıyla kurulan KOSGEB. bölgedeki işletmelere eğitim, mühendislik. müşavirlik ve laboratuar hizmetleri sunmaktadır.


Nizip Caddesi ve Çevresi :Organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi sitelerinin yapılmasından önce şehir içinde sanayi faaliyeti gösterilen ilk bölge Nizip Caddesi'dir. Bölgede 150 firma faaliyet göstermektedir. Bu bölgede faaliyet gösteren firmalarca genel olarak. Plastik ayakkabı, un, irmik. halı, akrilik iplik, pamuk ipliği ve metal eşya üretimi yapılmaktadır. Hızlı nüfus artışı ve kentleşme neticesinde şehir içinde kalan işletmeler üretimlerinin bir bölümünü veya tamamını sanayi bölgelerine taşıma eğilimi içerisindedir.


Ünaldı-Şehreküstü Bölgesi : Gaziantep sanayisinin ilk yerleşim bölgelerinden biridir. Bölgede 700 firma bulunmaktadır. Firmaların çoğunu mercimek işleme, plastik ve halı fabrikaları oluşturmaktadır. Firmalar genelde küçük ve orta ölçeklidir. Şehreküstü semtindeki heykel semtin sembolü konumundadır.


Turizm :
Müzeler :Gaziantep Arkeoloji Müzesi
Geçici Sergileme
Kronolojik Salon
Belkıs / Zeuma
Salonu
Küçük Buluntular/Sikke Salonu
Sergi Salonu
Müze Bahçesi

» Hasan Süzer Etnoğrafya Müzesi
Eski antep evi; hayêt, selamlık, mâhmîl, ocaklık, tandır odası, güvercinlik...
» Yesemek Açık Hava Müzesi
300'ün üzerinde yontu taslağı; karışık yaratıklar, aslanlar, dağ tanrıları, sfenskler, savaş arabaları...



Ulaşım : Gaziantep İli, kara, hava ve demiryolu ulaşım imkânları ile önemli bir geçit noktasındadır. Kara ulaşımında güneyden ve Akdeniz'den doğuya ve kuzeye giden yolların kavşağında bulunuşu, ilin ekonomik gelişmesinde en temel unsur olarak yer almaktadır.

Gaziantep demiryolu, Adana-Malatva demir yolunun Narlı istasyonunu Halep-Bağdat demir yolu, Kargamış, Cerablus istasyonuna bağlar, Ayrıca Fevzipaşa'dan geçen Halep expresi de Gaziantep'in İslahiye ilçesi sınır kapısından Suriye topraklarına girer.

Gaziantep, Karayolu bağlantısı ile, Osmaniye üzerinden Adana'ya ve Mersin'e, Birecik köprüsü üzerinden Şanlıurfa'ya, Narlı üzerinden Kahramanmaraş'a, Fevzipaşa üzerinden Antakya'ya, Kilis üzerinden Halep'e (Suriye), Kilis'ten ayrılan bir yolla Hassa üzerinden yine Antakya'ya ve Besni üzerinden Adıyaman'a bağlanmaktadır. Bu yollarla önemli bir kavşak oluşturan Gaziantep, karavolu ulaşımı yönünden bir düğüm noktası gibidir. ...

Uluslararası Gaziantep Havaalanından ise günlük olarak tarifeli uçak seferleri yapılmaktadır. Hergün Gaziantep'ten Ankara'ya ve İstanbul'a direk olarak tarifeli seferlerle havayolu ulaşımı sağlanmaktadır. Ayrıca diğer illere de Ankara bağlantılı uçak seferleri yapılmakta olup, tarifesiz uçuşlar da alandan yararlanmaktadır. Gaziantep hava alanının yeni kimliği ne uygun olarak genişletilmesi ve standart bir yapıya kavuşturulması için çalışmalar devam etmektedir. 1995 yılında 1822 uçak seferi düzenlenmiş ve bu seferlerden 124.095 yolcu uçuş yapmıştır. GAP'ın tam olarak faaliyete geçmesiyle Gaziantep hava alanı Türkiye'nin ve özellikle bölgemizin Ortadoğu'ya açılan hava trafiğinin merkezi durumuna gelecektir.

İlde toplam 3.391 km karayolu ağı mevcut olup, bunlardan 73 km'si otoban, 487 km'si il ve Devlet yolu, 2831 km'si köy yoludur. Asfalt köy yolu 1050 km, stabilize köy yolu 1480 km tesviye 70 km, ham 231 km'dir.

Gaziantep-Nurdağı arası ulaşıma açılan Tarsus-Adana-Gaziantep (TAG) otoyolunun çalışmaları devam etmektedir.

GAP’ın devreye girmesi ve otoyolun bitmesiyle, ilin bölgesel etkinliği daha da artacak ve üretilen mallar otoyolun sağladığı güven ve süratle yurdun dört bir tarafına ve uluslararası pazarlara ulaşacaktır.


Gaziantep’in İdari Bölünüşü :
GaziantepGüneydoğu Anadolu Bölgesinin birinci ve Türkiye'nin 6. büyük kenti olan Gaziantep'in Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'ne (ADNKS)göre nüfusu 1.560.023[2] olup, Türkiye'de nüfusu 1.000.000'nun üzerinde olan 15 ilden, nüfus yoğunluğu l00'ün üzerinde olan 14 ilden birisidir. Gaziantep yüzölçümü yönünden iller arasında 40. sırada, nüfus çokluğu bakımından 13. sırada, şehir merkezleri nüfus büyüklüğü yönünden ise 6. sırada yer almaktadır. Nüfus yoğunluğu, merkez ilçeler Şahinbey ve Şehitkamil'de 300'ü aşmaktadır.

Gaziantep ilinin Şahinbey ve Şehitkamil merkez olmak üzere, Araban, İslahiye. Nizip, Karkamış, Oğuzeli, Yavuzeli ve Nurdağı çevre ilçeleriyle 9 ilçesi, 17 beldesi ve 616 köyü vardır.

1927 yılı nüfus sayımında 214.499 olan il nüfusu geçen 69 yıl içerisinde %534 oranında artış göstermiştir. Bu artış oranı aynı dönem için Türkiye genelinde % 317 olmuştur. Gaziantep uzun yıllar dikkate alındığında Türkiye nüfus artış hızının çok üzerinde bir nüfus artışı göstermiştir.


Evliya Çelebi gözüyle : Ayıntab şehri tümüyle 32 mahalledir. Toprak ve kireç örtülü bayındır, bakımlı, yüksek saraysı evleri vardır. Tümüyle yüz kırk mihraplı; yoğun cemaate sahip, Arasat Meydanındaki Boyacıoğlu Camii ve çarşı içindeki Tahtalı Camii (halk arasında "Tahtalı" denilmekle birlikte asıl adı "Tahtani Camii"dir), sanatlı, ferah büyük kubbeli ve görkemli yapılardır. Ayıntab’ta 300’ü aşkın sarayın özel hamamı vardır. Tümüyle 3900 dükkânlı büyük bir çarşıya, açık artırmayla satış yapan pazarlara sahiptir. İki bedesteni, çarşısı ve saraçhanesi üstleri örtülü kagir, sağlam, sıradüzeni içinde süslü dükkânlardır. Tamamı tamamına 70 çeşmesi var. Fakat onlara hiç de gereksinme duyulmaz. Her eve hayat ırmağı denginde sular akmaktadır. Her ev, bağı, bahçesi, fıskiyeli havuzları, cennet ırmağı suları ile çeşit çeşit servi, çınar, söğüt, kavak ve diğer meyve ağaçları ile donatılmış irem bağını andırır. Bağları, bostanları, gül bahçeleri geniş örgüden kafese alınmış çok verimli olmakla Ayıntab ucuz ve şirin bir şehirdir.

İlin valileri Gaziantep valileri
Hüseyin Hüsnü Çakır (1922-1925) | Talat Öncel (1925-1930) | Nazmi Toker (1930-1932) | Ali Akif Eyidoğan (1932-1935) | Ali Rıza Çevik (1935-1939) | Şefik Bicioğlu (1939-1939) | Cavit Üner (1939-1941) | Burhanettin Teker (1941-1945) | Raif Tek (1945-1949) | İhsan Ecemiş (1949-1950) | Cavit Kınay (1950-1951) | A.Dündar Ataker (1951-1954) | M. Ali Çeltik (1954-1956) | Kamuran Çuhruk (1956-1956) | Hıfzı Ege (1956-1960) | Faik Yüngül (1960-960) | Niyazi Araz (1960-1961) | Osman Meriç (1961-1962) | Salih Tanyeri (1962-1966) | M. Naci Çerezci (1966-1967) | Hayrettin Ersöz (1967-1970) | Mustafa Yörükoğlu (1970-1975) | M.Kemal Demirtaş (1975-1977) | Erdoğan Şahinoğlu (1977-1978) | Metin Dirimtekin (1978-1978) | Cezmi Kartay (1978-1979) | Sabahattin Çakmakoğlu (1979-1980) | Fikret Koçak (1980-1984) | Abdülkadir Aksu (1984-1987) | Hüsnü Tuğlu (1988-1991) | Erhan Tanju (1991-1992) | Recep Birsin Özen (1992-1994) | Muammer Güler (1994-2000) | Erhan Tanju (2000-2003) | Mehmet Lütfullah Bilgin (2003-2006) | Süleyman Kamçı (2006- )






Kardeş Şehir: Halep , Suriye

Duisburg , Almanya

1 Nisan 2009 Çarşamba

İSTANBUL

İstanbul, Türkiye'nin en kalabalık, iktisadi ve kültürel bakımdan en önemli şehridir.

Belediye sınırları göz önüne alınarak yapılan sıralamaya göre, 13 milyonu geçen nüfusuyla dünyada üçüncü, Avrupa'da birinci sırada gelir. 2005 yılında yapılan bir araştırmada İstanbul'un dünyanın ekonomik açıdan 34. büyük kenti olduğu belirtilmiştir.

Marmara kıyısı ve İstanbul Boğazı boyunca, Haliç'i de çevreleyecek şekilde Türkiye'nin kuzeybatısında kurulmuştur. İstanbul'un Avrupa'daki bölümüne Avrupa Yakası veya Rumeli Yakası, Asya'daki bölümüne ise Anadolu Yakası denir. Dünyada iki kıta üzerinde kurulu tek metropoldür. 39 ilçesi vardır, sınırları içinde büyükşehir belediyesi ile birlikte toplam 40 belediye bulunmaktadır. 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olacaktır.

COĞRAFYA

KONUM

41° K, 29° D koordinatlarında yer alır. İstanbul Boğazı boyunca ve Haliç'i çevreleyecek şekilde Türkiye'nin kuzeybatısında kurulmuştur. Kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Marmara Denizi bulunmaktadır. Batısında Tekirdağ'ın Çerkezköy, Çorlu, Marmara Ereğlisi ve Saray ilçeleri, doğusunda Kocaeli'nin Gebze, Körfez ve Kandıra ilçeleri bulunur. Şehrin ortasından Marmara ile Karadeniz'i birleştiren Boğaziçi boğazı geçer. Boğaz, aynı zamanda Asya ve Avrupa kıtaları arasındaki sınırı oluşturur. Boğazın batı yakasına Rumeli Yakası, doğu yakasına ise Anadolu Yakası denir. Boğazdaki Fatih Sultan Mehmet ve Boğaz Köprüleri şehrin iki yakasını birbirine bağlar. İstanbul, idari olarak 32 ilçe, 112 köye ayrılır.

İKLİM

İstanbul'un iklimi Ilıman iklimdir.

İstanbul'un yazları sıcak ve nemli; kışları soğuk, yağışlı ve bazen karlıdır. Yıllık yağmur düşüşü 870mm dir. Nem yüzünden, hava sıcak olduğundan daha sıcak; soğuk olduğundan daha soğuk hissedilebilir. Kış aylarındaki ortalama sıcaklık 7°C ile 9°C civarındadır ve genelde kar yağışı görülür. Kış aylarında bir iki hafta kar yağabilir. Haziran'dan Eylül'e kadar ortalama sıcaklık 28°C dir.

En sıcak ay Haziran (23.2°C), en soğuk ay da Ocak (5.4°C) ayıdır. Şu ana kadar yüksek hava sıcaklığı; Haziran 2007'de Tuzla'da 46°C olarak kaydedilmiştir. En düşük hava sıcaklığı ise; Şubat 1927'de -16.1°C olarak kaydedilmiştir.

Şehir biraz rüzgarlıdır; rüzgarın ortalama hızı saatte 17km dir.

Yaz en kuru mevsimdir, ama Akdeniz iklimlerinin aksine kurak mevsim yoktur.

NÜFUS

İstanbul'un nüfusu son 25 yılda 4 katına çıkmıştır. İstanbul'da yaşayanların yaklaşık %65'i Rumeli yakasında; %35'si de Anadolu yakasında yaşar. İşsizlik sebebi ile bir çok insan İstanbul'a göç etmiş, genelde şehir etrafında gecekondu mahalleleri oluşturmuştur. Göç aldığı başlıca şehirler: Çanakkale Sivas, Kastamonu, Ardahan, Kars ve Trabzon'dur.Yaklaşık 3,5 milyon Sivaslı 2milyon Trabzonlu ve 1,5Milyon Çanakkale'li kentin en büyük gruplarıdır.

ÜNİVERSİTELER

Devlet Üniversiteleri

* Boğaziçi Üniversitesi
* Galatasaray Üniversitesi
* İstanbul Teknik Üniversitesi
* İstanbul Üniversitesi
* Marmara Üniversitesi
* Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
* Yıldız Teknik Üniversitesi

Vakıf Üniversiteleri

* İstanbul Aydın Üniversitesi
* Bahçeşehir Üniversitesi
* Beykent Üniversitesi
* Bilgi Üniversitesi
* Doğuş Üniversitesi
* Fatih Üniversitesi
* Haliç Üniversitesi
* Işık Üniversitesi
* Kadir Has Üniversitesi
* Koç Üniversitesi
* Maltepe Üniversitesi
* Okan Üniversitesi
* Sabancı Üniversitesi
* Ticaret Üniversitesi
* Yeditepe Üniversitesi
* İstanbul Kültür Üniversitesi
* İstanbul Arel Üniversitesi

İSTANBULDAKİ ÖNEMLİ MEKANLAR

SURLAR

İstanbul Surları, İstanbul'un etrafını çeviren surlar tarihte 7. yy.dan başlayarak inşa edilmiş, yıkılmalar ve yeniden yapmalarla dört defa elden geçmiştir. Son yapımı M.S. 408'den sonradır. II. Theodosius (408-450) zamanında İstanbul surları Sarayburnu'ndan Haliç kıyısı boyunca Ayvansaray'a bu taraftan ve Marmara kıyısı boyunca Yedikule'ye, Yedikule'den Topkapı'ya, Topkapı'dan Ayvansaray'a uzanıyordu.

Surların uzunluğu 22 km.dir. Haliç surları 5.5 km., kara 6,5km. Marmara Surları 9 km.dir.

Kara surları üç bölümden oluşur. Hendek, dış sur,iç sur. Hendekler bugün tarım alanı olmuştur. Sura bitişik ve 50 m. aralıklarla kara surları tarafında, birçoğu yıkılmış, çatlamış durumda 96 burç bulunmaktadır. Bu burçlar, boydan boya uzanan sur duvarlarından 10 m.lik çıkıntıda, çoğunlukla kare planlı ve 25 m. yüksekliğindedir.

DOLMABAHÇE SARAYI: Dolmabahçe Sarayı, Karaköy'den Sarıyer'e uzanan sahil şeridinin Kabataş ile Beşiktaş arasında kalan bölümünde, Marmara Denizi'nden Boğaziçi'ne deniz yoluyla girişte sol sahilde, Üsküdar'ın karşısında yer alan saray. Denizden yer alınıp doldurulmasıyla ortaya çıkan alana yapıldığı için dolmabahçe adını almıştır. Yapımı için dış devletlerden borç alınmıştır.

BEYLERBEYİ SARAYI: Beylerbeyi sarayı 1861-1865 yıllarında, eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülaziz tarafından Sarkis Balyan'a yaptırılmıştır.

TOPKAPI SARAYI: Topkapı Sarayı, İstanbul'da yer alan ve dünyada günümüze gelebilmiş sarayların en eskisi ve genişidir.

Konumu, Haliç’i, Boğaziçi’ni ve Marmara denizi gören, İstanbul’un ilk kuruluş yeri olan bilinen akropol tepesidir. Tarihi İstanbul üçgen yarımadasının en uç noktasında, 5 km'yi bulan surlarla çevrili, 700.000 m2 özel araziye sahip bir komplekstir.

YILDIZ SARAYI: Yıldız Sarayı ilk kez Sultan III. Selim'in (1789-1807) annesi Mihrişah Sultan için yaptırılmış, özellikle Osmanlı padişahı II. Abdülhamit zamanında Osmanlı Devletinin ana sarayı olarak kullanılmış, günümüzde Beşiktaş İlçesi’nde yer alan bir saraydır. Dolmabahçe Sarayı gibi tek bir bina halinde değil, Marmara denizi sahilinden başlayarak kuzeybatıya doğru yükselip sırt çizgisine kadar tüm yamacı kaplayan bir bahçe ve koruluk içine yerleşmiş saraylar, köşkler, yönetim, koruma, servis yapıları ve parklar bütünüdür.

ÇIRAĞAN SARAYI: İstanbul, Beşiktaş ilçesi, Çırağan Caddesi üzerinde bulunan tarihi saray.

Haliç ve Boğaziçi’nin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray ve köşkleri için tahsis edilmişti. Zaman içinde bunların bir çoğu yok olmuştur. Büyük bir saray olan Çırağan da 1910 yılında yanmıştı. Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimarı Serkis Balyan’a yaptırılmıştı. Dört yılda 4 milyon altına mal olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı. Yapımı için Avrupa devletlerinden borç alınmıştır.

Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları zengin döşenmiş, mekanlar tamamlardı. Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüydü. Boğaziçi’nin diğer sarayları gibi Çırağan da birçok önemli toplantıya mekan olmuştu. Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları vardı ve arka sırtlardaki Yıldız Sarayına bir köprü ile bağlanmıştı. Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevriliydi. Yıllar boyu harabe halinde duran kalıntı büyük tamirler sonunda yeniden ihya olmuş, yanına ilave edilen eklentiler ile beş yıldızlı, güzel bir sahil oteline dönüştürülmüştür. Bahçesinde süs havuzu, bir iskele ve bir helikopter pisti bulunmaktadır. Günümüzde birçok sosyal aktiviteye ev sahipliği yapmaktadır.


MEYDANLAR

TAKSİM MEYDANI

Taksim semti ve meydanı adını, eskiden Galata-Beyoğlu suyunun "taksim edildiği", Taksim Maksemi'nden almıştır.

Meydan olmadan önce, eski evlerin sıralandığı dar bir bölge olan semt, meydan haline getirilip genişletildikten sonra, zamanla bugünkü görünümünü almıştır. Meydanın ortasındaki Cumhuriyet Anıtı ve çevresi bugün tören yeri olarak kullanılıyor ve buluşma yeri işlevini üstleniyor. Meydan'ın başlangıcından Tünel'e kadar Nostaljik Tramvay çalışır.

Taksim Meydanı’nın simgesi haline gelen Cumhuriyet Anıtı İtalyan heykeltraş Pietro Canonica'ya yaptırılmış, 1928 yılında yerine yerleştirilmiştir. Anıtın yapımı 2,5 yıl sürmüş, anıt taş ve bronz kullanılarak yapılmıştır. Maliyeti için halktan para toplanmıştır. Cumhuriyet dönemi anıtlarından ilk defa figüratif bir anlatımla Atatürk'ü ve yeni düzeni anlatan bir heykeldir. Anıt dikilmeden önce Taksim'de alan özelliği yoktu.


SULTANAHMED MEYDANI

İstanbul'un en önemli meydanlarından biri. Bizans devrinde Hipodrom olarak bilinirdi. “Hipodrom” Yunanca "hippos" (at) ve "dromos" (yol) sözcüklerinin bileşiminden oluşan ve "atyolu" anlamına gelen bir kelimedir. Osmanlı döneminde buraya At Meydanı denirdi.

Günümüze çok az kalıntıları kalan Bizans devri önemli yapıları ve abideleri Hipodrom çevresinde inşa edilmişti. “Büyük Saray” diye bilinen İmparatorluk Sarayı Hipodromun yanından başlar, aşağılara, deniz kenarına kadar uzanırdı. Bu Saraydan günümüze bir büyük salonun yer mozaik panosu gelebilmiştir. Şehrin en önemli meydanı Agusteion ve burası ile cadde arasında Milerium zafer takı bulunurdu. Cadde Roma’ya kadar uzanan yolun başlangıcı idi ve ilk kilometre taşı da buradaydı.

Osmanlı zamanında da Yeniçeri isyanları bu bölgede olur, kırk gün kırk gece süren şehzade sünnet düğünleri, şenlikler burada yapılırdı. İstanbul'da Halide Edip'in işgale karşı konuşma yaptığı 1920 Sultanahmet mitingi de burada yapılmıştır.

Meydanın orta yerinde Kayzer Wilhelm'in ziyaret hatırası olarak yapılmış olan Alman Çeşmesi bulunmaktadır. Meydanın batısında ise İstanbul Adliyesi yer almaktadır. Meydan günümüzde İstanbul'un en önemli turistik merkezidir.


BEYAZIT MEYDANI

İstanbul'un Eminönü ilçesinde bulunan tarihi bir meydandır.İstanbul Üniversitesi ve Tarihi Kapalı Çarşı'ya ev sahipliği yapmaktadır.Beyazıt Camiini de içinde bulunduran meydan turistlerin uğrak noktasıdır.


ÖZGÜRLÜK MEYDANI

Bakırköy semti istanbulun en kalabalık nufüsuna sahip semttir. Bu semtin en popüler mekanlarından biri de Özgürlük meydanıdır.

31 Mart 2009 Salı

ANTALYA

Antalya, Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinden biridir. Turizm, il ve kent merkezi ekonomisini belirler. Antalya aynı zamanda, Türkiye'nin büyük ölçekli göç alan kentlerinden biridir.Nüfusu 2008 yıl sonu itibariyle 913.000'dir.

Doğası, palmiyelerle sıralanmış bulvarları, geleneksel mimarisini korumuş merkezi Kaleiçi ve büyük ölçekli turizm yatırımları ile Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden biridir.

Antalya ve çevresinde birçok antik şehir yer alır. Antalya yolu üzerindeki Perge, Aspendos ve side bunlardan bazılarıdır. Bu tarihi yerlerden başka Antalya sahil ve plajlarıyla da bilinir. Lara, Konyaaltı ve karpuzkaldıran sahilleri ünlüdür. Antalya ayrıca şelaleler şehri olarak da ün yapmıştır. Düden, Manavgat ve Kurşunlu Şelaleleri, yerli ve yabancı binlerce turistin uğrak yerleri arasında yer alır. Yayla ve kış sporlarının yapıldığı Beydağları ve Saklıkent ise şehrin birer doğal güzellikleridir.

Antalya'da büyük miktarda Sur, kilise, cami, medrese, mescit, han ve hamam vardır. Kaleiçi surlarının çepeçevre sarıp kucakladığı yat limanı şehrin en eski yerleşim birimidir. Antalya'nın simgesi olan Kaleiçi'nde Yivli Minare, Kesik Minare, Saat Kulesi ve tarihi evleri bulunur.

Tarih

• Bölgenin en eski insanlık tarihi izleri, Antalya Şehir merkezinin 30 kilometre kuzeyindeki Karain Mağarası bulguları ile M.Ö. 200.000 yıla kadar uzanmaktadır, yöredeki diğer izler Neolitik ve ileri devirlerde medeniyetlerin sürekli olarak Bölgede yaşadığını kanıtlamaktadır.

• Hitit dönemi (Anadolu’da şehirlerin birleşerek tarihteki ilk devlet yapılaşması) kayıtlarında Bölgenin Anzarva Toprakları adıyla anıldığını ve M.Ö. 1700 tarihlerinde bölgeler arası ilişkilerin sürdürüldüğü görülmektedir.

• Tarihsel belgeler, bölge şehirlerinin bağımsız bir yapıda geliştiğini, geniş bölge olarak Pamfilya olarak isimlendirildiğini ve zaman zaman bu şehirler arasında federasyonlar kurulduğunu, Truva Savaşı’ndan sonra Akha Klanı'nın M.Ö.1300'de bölgeye geldiğini anlatmaktadır.

• Batı Anadoludaki Lidya İmparatorluğu’nun M.Ö. 560 yılında Bölgedeki hakimiyetinin, 546 yılında Orta Anadolu’daki Sard savaşında Perslere yenilmesiyle sona erdiğini görüyoruz.

• Büyük İskender'in M.Ö. 334 yılındaki ölümüne kadar bölgedeki iki şehir haricindeki (Sillyon ve Termessos) tüm şehirleri fethetmesi ile Pers hükümranlığı sürdürülmüştür.

• Selevkos'un Apameia(Dinar)'da yenilmesi ile bölgeye Bergama Krallığı hakimiyeti girmiş ve Bergama Kralı II.Attalos M.Ö. 150 yıllarında kuvvetli donanmasını barındırmak amacıyla Attaleia (Antalya) şehrini kurmuştur.

• Son Bergama Kralı III.Attalos'un M.Ö.133 yılındaki ölümünde "Bölgenin ölümünden sonra Roma İmparatorluğuna terkedilmesi" şeklindeki vasiyeti ile gelen Roma ve bağlantılı Bizans dönemi, 13 yüzyıl boyunca sürmüştür.

• Selçuklu Türkleri Antalya'yı 1207'de ve Alanya'yı 1220'de fethederek Roma-Bizans dönemini sona erdirmiştir.

• Osmanlı dönemi 1391'de başlamış ve Birinci Dünya Savaşı sonucunda bölgede gerçekleştirilen İtalyan işgali, 1923'teki Türkiye Cumhuriyeti ile ortadan kalkarak Bölge, Türkiye Devleti sınırları içinde bir il olarak tescil edilmiştir.

EKONOMİ

Bölgenin ekonomik yapısı içinde turizm, ticaret ve sanayi en önemli unsurlardır. Verimli oldukça yüksek olan Antalya toprağına buğdaydan mısıra, susamdan pamuğa, portakaldan muza değin her türlü ürün yetişmektedir. Ayrıca, kesme çiçek yetiştirilerek ihraç edilmektedir. Pamuk, yer fıstığı, susam, turunçgiller, muz ve turfanda sebzeler daha çok kıyı kesminde yetiştirilmektedir. Tahıl, baklagiller, şekerpancarı, üzüm, ayva ve armut gibi meyvalar bölgenin iç kesimlerinde üretilmektedir.Antalya Bölgesinde, sera ile üretim son yıllarda büyük gelişme göstermiştir. Türkiye genelinde cam seraların % 90'ı Antalya'dadır. Türkiye turfanda sebzesinin % 65'i bölgemizde üretilmektedir.Antalya'da 1957 yılında Ferrokrom Fabrikası kurulmuştur. Dokuma Sanayi ise 1965'te üretime geçmiştir.Antalya'da sanayi işletmelerinin % 80'den fazlası il merkezindedir. Kamu kesimindeki işletmelerin genel olarak ara mallar üretmesine karşılık, özel kesime ait büyük sanayi işletmelerinin büyük bir bölümü tüketim malları üretmektedir. 1980'li yılların başların görülen turizm yatırımları, kent merkezi ve kıyı şeridi boyunca yer almaktadır. Tesisler açıldıkça Turiste yönelik satış mağazaları, restaurantlar, seyahat acentaları araba kiralama firmaları çoğalmıştır. Bölgedeki çok sayıda otel, tatil köyü yerli ve yabancı turiste hizmet vermektedir. Özellikle 1985 sonrası turizm sektöründe atılımlar izlenmiş ve turizm temel (motor sektör) konumuna gelmiştir.

İklim

Antalya ili iklimi genel olarak Akdeniz iklimine girmektedir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olarak ifade edilen iklim tipi diğer bir değişle " Mutedil Deniz ve Sıcak Deniz İklim Sınıfı " na girer, daha iç kesimlerde ise "Soğuk Yarı-Kara İklim" tipi görülmektedir.

Yazın ortalama sıcaklık 28-36 derece arasındadır. Öğle saatlerinde termometrenin 40 derecenin üzerine kadar çıktığı görülür. Ocak ayında ise sıcaklık ortalama 10-20 derece arasında değişir. İle kar düşmez. Don hemen hemen hiç olmaz. Yağış olmadığı günler hava açık ve güneşlidir.

İlde yıllık ortalama nispi nem %64 civarındadır.

Antalya’nın kıyı bölgesinde yazlar hem uzun hem de sıcaktır. Kışlar bile ılığa yakın serinlikte geçer. Yazın hiç görülmeyen yağmur, Aralık, Ocak ayları ile çok nadir olarak ilk ve sonbahar aylarında sağanak halinde yağar.

Yılın ancak 40-50 günü kapalı ve yağışlıdır. Antalya, yılda ortalama 300 güneşli günü, 18.7 derece yıllık sıcaklık ortalaması ile yılın 12 ayı turizm hareketlerine açık, ender bölgelerden birisidir. Yılın en az dokuz ayı denize girilebilir.

COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ

• Güney Anadolu’da Türkiye’nin Akdeniz kıyısında yer alır.
• Bölge, Antalya Körfezi’ni 20.815 Km.karelik bir alanla çerçeveler.
• Alanın büyük bir bölümü (%76) Toros Dağları ile kaplıdır.
• Yaklaşık 10 dağ 2500 metreden ve iki dağ 3000 metreden yüksektir.
• Bölgenin yaklaşık %60’ı çam ormanları ve Akdeniz bitkileri ile yeşillenmiştir.
• Bölgede dağlardan denize ulaşan birçok bağımsız ırmak vardır.
• Ovalar alivyonlu topraklar ile zengin tarım arazisi karakteri vermektedir.
• 590 Km.lik sahil bandının 290 Km.si doğal kumsallardan oluşmaktadır.
• Antalya’nın özgün coğrafi özellikleri, insanlık tarihinin bölgede birçok medeniyetler yaşatmış olmasının başlıca nedenidir.


ÖNEMLİ DAĞLAR

Antalya doğudan batıya yüksek dağlarla çevrilidir. Toros Dağlarında Kış Sporları (Saklıkent) Beydağlarında Jeep Safari - Trekking- Mountaining yapılır. Belli aylarda avcılık yapılır.Tahtalı-Teleferik sayesinde denizden 2365mt. yukarıya dakikalar içerisinde ulaşabilir ve zirvedeki eşsiz manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Tahtalı dağı bir zamanlar mitolojik tanrıların bulunduğu eşsiz bir dağdır. Zirvede kendinizi Akdenizin en yüksek tepesinden eşsiz manzarayı izlerken tarihi bir dokunun içerisinde bulacaksınız.

• Bölgesel Dağlar: Akdağ, Susuz Dağlar, Alacadağ, Beydağları, Tahtalı Dağ, Geyik Dağları
• Önemli Zirveler: Kızlar Sivrisi (3086 metre), Akdağ (3024 metre)

ÖNEMLİ YAYLALAR

• Batı: Ördübek, Uçarsu, Gömbe, Gödene, Yeşilyayla. Taşkesik
• Doğu: Akçaalan, Kesikbel, Avason, Gücer, İkiz, Dumanlı, Derme, Alıç, Topalceviz, Beloluk, Güğlenpınarı, Geriş, Güzelsu, Meşat, Sülek, Dereköy, Mahmutseydi, Pınarbaşı, Gedevet

BAŞLICA AKARSULAR

Antalya tarihi geçmişi ile olduğu kadar tarihi ismi ile anılan birçok akarsuya da sahiptir.

• Irmaklar: Eşen, Demre, Aksu, Köprü, Manavgat, Alara, Sedir
• Çaylar: Akçay, Alakır, Acısu, Barsak, Boğaçay, Arapsuyu, Düden, Karpuz, Çolaklı, Çavuşköy, Delice, Dim, Bıçkı, İnce Ağrı, Kaledıran

ÖNEMLİ OVALAR

Akdeniz iklimine uygun Turunçgiller ve sera tarımı geniş ovalarda yapılır.

• Kıyı: Kumluca, Finike, Tekirova, Manavgat, Alanya, Gazipaşa
• İç: Tekeli ve Taşeli Platoları, Elmalı, Müğren, Kızılcadağ, Korkuteli

ÖNEMLİ PLAJLAR

Antalya uzun plajları ile ünlüdür. Kum ve çakıl olan plajlarının bir çoğu Mavi Bayrak ile ödüllendirilmiştir. Doğuda Patara en uzun doğal kum plajıdır. Phaselis ve Adrasan doğal ve tarihi yapılarıyla ayrı güzellikte ünlü plajlardır. Konyaaltı hemen şehrin yakınındaki Mavi Bayrak' a sahip ince çakıl plajıdır. Batıda Side İncekum en ünlü kumlu plajlardandır.

• Doğu: Patara, Kaputaş, Çayağzı, Finike, Kumluca, Çıralı, Adrasan, Tekirova, Phaselis, Çaltıcak, Topçam, , Sarısu, Konyaaltı
• Batı: Lara, Belek, Kumköy, Kadriye, Ahmediye, Alara, İncekum, Alanya, Kaledran, Bıçkı, Koru Meydanı, Hacımusa.

Turizm

Deniz,güneş tarih ve doğanın bir uyum içinde bütünleştiği Antalya ,Akdeniz’in en temiz kıyılarından birine sahip olup içinde bulunduğu bölgenin arkeolojik ve doğal güzellikleri sayesinde Türk Rivierası olarakta anılmaktadır.Kente Akdeniz iklimi hakim olup,kışları ılıman ve yağışlı,yazları ise sıcak geçmektedir.

Antalya Bölgesinde Turizm Sektörü, 1960'lı yıllardan itibaren gelişmeye başlamıştır. Bölgenin zengin turistik değerleri ve çekicilikleri, zaman içinde bu gelişime ivme kazandırmıştır. 1985'lere kadar iç turizm ağırlıklı olan bölge turizmi, bundan sonra dış turizme yönelmiştir. İç turizmin önemli bölümü "tatil evleri" ve "sosyal kamplar" kullanılarak sürdürülmektedir. Bölge turizminin önemli bir karakteri, rakip ülkelere ve yörelere göre yeni, nitelikli ve sayısal olarak yüksek bir konaklama tesis kapasitesine sahip olmasıdır.

Ayrıca, Yörenin iklim karakteri başta olmak üzere, yüksek sayı ve nitelikteki tarihi, kültürel ve doğal ören yerleri Antalya'ya çok geniş bir turistik potansiyel özelliği oluşturmaktadır.

Tatilini deniz kenarında geçirmek isteyen yerli ve yabancı turistler için vazgeçilmez bir destinasyondur.